Friday, October 24, 2008

tovbe ettim gene bozuldu


aklimdaki 30 yas modelimin, sert zeminde tikirdayan topuklari vardi. acikli koyulu dopyesleriyle uyumlu kah kucuk desenli kah cizgili gomleklerine giden farlari ve parlaticili renksiz rujuyla isten ciktigi herhangi bir aksamustu, bej trenckotunun belindeki kusaga mumkun olan en zarif hamleyle dugum atarken, fonlu ama daginik saclarini, belli belirsiz fransiz manikurlu parmaklarini aralardan gecirerek geriye savurdugunda dunyaya hukmetmekle yetinmeyip gezegeni de ele gecirebilirdi.
olmadi.
29 yasindaki ben, kendine yeni bir laboratuar onlugu aldi. newbalance pabuclarina mumkun olan en kaba dugumu atip bagcik uclarini ayakkabi kenarlarina sikistirirken, ruzgariyla unlu sehirde firtina kopsa dalgali saclarindan tek tutam oynatamazdi. zira at kuyrugu yapmisti.


Wednesday, October 22, 2008

hayat beni neden yoruyorsun

yeni sehrimin yeni evindeki ilk gecemde, yegane mal varligim sisme yatagimin uzerinde oturmus bos evin sagini solunu dinlerken, buzdolabinin onune biraktigim kagit supermarket tobasinin kendi kendine hisirdadigini hissettim. gece vakti goz gormediginden, malum burun da ev dahilinde islevini yitirdiginden tuhafligi kulaklarimin hassasiyetine vererek kedidir kedi dedim. hisirtinin histen ziyade gurultu olduguna karar verdigimde odumle bokum coktan kaynasmislardi. icinde bir tava, 4 elma, plastik tabak, bir kutu ipli cay ve gorus mesafesini orten mutfak havlusunun bulundugu torbaya yaklastigimda evin butun isik kapi ve pencereleri acikti. pencereyi ne amacla actigimdan emin degilim. 15 dakika kadar hisirdayan torbayla mesafemizi koruduktan sonra icindeki seyle yuzlesmek istemedigimden emindim. en kallavi elbise askisinin ucuyla poset sapini yakaladigim gibi bahceye salladim. ertesi gun tavami kurtarmak adina bahcedeki torbaya yaptigim sortide ev arkadasimla tanistim. omru hayatimda bocek gordugume hic bu kadar sevinmemistim. zaten fare olsa yerimde duramazdim.

Tuesday, October 21, 2008

Undefined Smelling Object

internetten bulup kontrata imzayi faksla caktigim evde tanimlayamadigim bir koku var. keskin degil yumusak, lokal degil sinmis, kimyasal degil ama bitkisel de degil. hani hic disari cikmasam, cam kapi acmasam fark etmeyecegim cinsten. kokuyu tanimlayamiyor olmam kaynagini kazimama engel oluyor. anahtari teslim almami takip eden ilk gunlerimde, evime ayakkabi yerine burnumu cikarip girmeyi denedim, ise yaramadi. koku kaynagi konusundaki ilk tahmini saga sola serpistirilmis kuru bocek meftalariyla alakali genel pislikten yana kullandim. sekiz gun yedi gece suren temizlik calismalarim sonucunda evde fircalanmayan duvar, kose, dip, parfumlu deterjan kokmayan santimetrekare birakmadim. malum koku, bahar meltemi esintisiyle karisik lavanta yemis klorak etkisiyle temiz tonlara cark etti ama gitmedi. tam bu siralar kampus civarinda bin yillik evler arasinda dolasip agaclari incelerken ayni koku yer yer burnuma dokundu. lan yoksa coskusuyla kokunun en kivamli hissedildigi yatakodasi dolaylarinin acildigi pencerenin dahilindeki agaclari incelemeye basladim. rahatsiz oldugum birkac agac kokusu biliyorum ama bahcede hicbirine rastlamadim... son care olarak ilk gunden beri suphelendigim, antik cagdan beri yasayan bambu dolap kapaklarinin evden cikarilmasini rica ettim. sitenin marangozlar yuksek kurulu onayiyla, cattiklari sapigin dolap kapaklarinin sokulmesini bekliyorum. dunyayi dar etme potansiyeline ragmen ben yine de burnumu seviyorum...

Monday, October 13, 2008

Wednesday, October 08, 2008

ekim

toz ve tarif kovalamadigim gibi, ihtiyac oldugu halde gida ve hijyen uretmek yerine renklere saldirip kendi cizgi filmimi boyuyorsam, yeni sezon icin duydugum heyecandan... bir de koyunlari anlamak zor derler. peh.

previously on morkoyun

degisen ruh hallerimi kullandigim renklerden anlamak mumkun. karakalem resimlerin cogunu fiziksel ya da ruhsal anlamda dar alanlara hapsoldugum zamanlarda yaptigimi fark ettim. sagli sollu kusatildigim bir de ustune kemerle baglandigim ucak yolculuklarinda onumdeki beyaz sayfa icinde kaybolabilicegim deniz derya. resim cizen elimi cizmek gibi mesela. (Ekim, 2006)

Tuesday, October 07, 2008

eylül

en iyi, pasta borek yemek yaparken dagitabildigim kafami, en cabuk, temizlik yaparken toplayabiliyor olmam, en muhim kararlari iki buklum dolap diplerinde ya da lavabo basinda tencerelerimle almama sebep oluyor.

Sunday, October 05, 2008

çöl sıpası

spa muptelalarini incitmek istemem ama bu kelime ve icerigine ne kadar yabanci oldugumun farkinda degildim. ordan burdan, dergilerden, onunden gectigimde aklima dugunden once gidilen, hamamsi acil guzellestirme merkezinden ote tanim gelmiyordu. cocuklugumun hatirlamak istemedigim bir kisminda, Balcova termal tesislerinin kukurt havuzunda yuzme ve dalis denemeleri yapmis oldugumdan, hamamli, buharli ve kaynak sulu her turlu olusumdan uzak durasim gelir. belki sirf bu yuzden baliklama atlayis dahil su altiyla aram hic iyi degildir.

on yargilarimdan ve cehaletimden arinip bir nebze guzellesmek icin gittigim spa'dan edindigim izlenimleri paylasmak istiyorum. bir kere daha kapidan giriste prenses muamelesi basliyor ki sadece bu bile insanin iyi hissetmesi icin yeterli. tabi dolar cinsinde hizmet bedeli unutulabilirse. ikinci asamada, muessese icinde ilerlerken, bakim abidesi hemcinsleri gorusyorsunuz ve o dakika etrafi saran aynalara bakmaksizin ayni cinsiyetin mensubu oldugunuzdan suphe ediyorsunuz. ben sahsen spa sonrasi dugun yerine kano randevuma yetismek suretiyle acele ettigimden muessesenin dolap, kilit ve soyunma odasi kismini pas gectim. cok sey kacirdigimdan eminim ama yosunlu dere beklemezdi. neyse...


masajci ablayla birlikte odamiza dogru yonelirken ne tip muameleyle karsilasacagimdan habersiz ortamdaki los isiklarin da etkisiyle tedirginligimin had safhada oldugunu saniyordum. meger daha yermisim. odamiza geldik. masajci abla kacta kac soyunacagimi ve onu nerede bekleyecegimi tarif etti. ben emin olmak icin tam olarak hangi kostum parcalarimi cikarmam gerektigini ikinci kere sordum. zira alt tarafi bir yuz masajiydi ve yanlis anlamak yapmak isteyecegim son seydi. cincik boncugu cikarip belirtilen bolgede yerimi aldim. abla odaya geri donmeden sagi solu inceledim. anormal bir durumdan suphelenebilecek deneyime sahip olmadigimdan etrafimi saran antin kuntin alet ve siseleri gormezden geldim.


spa uzmani-Melisa- odaya donerken, cingiragimsi sallantili tanimlayamadigim bir objeyi kapinin disina asti. dis dunyaya vermek istedigi mesaji, is ustundeyim kadraja girme'den ziyade, seanstayiz rahatsiz edilmek istemiyoruz seklinde algiladim. bir sure -dort saniye kadar- cilt tipimden ve ne tip bakim urunleri kullandigimdan bahsettik. ben mahcubiyetimin etkisiyle belki cikista birkac urun onerirse alip kullanabilecegimi soyledim. inandigini sanmiyorum. sanmiyorum zira o esnada Melisa gozkapaklarimin ustune, soguk pamuk oldugunu iddia ettigi ama benim hiyar dilimi oldugundan emin oldugum parcalar yerlestirdi. o andan sonra isim bitene kadar bir daha Melisa'yi gormedim. kokladim ve dinledim.

muhtesem kokulu kremlerle yuzum once temizlendi, sonra elektrik izgarasi hissi veren buhar aletiyle yuzyuze baktik. kah sicak kah soguk havlular geldi gecti. kollar, boyun, yuz, burun ve kulaklar sirasini takip edemedigim guzel kokulu kremlere bulandi. bir ara parmaklarim ovalanirken o viciklikta yuzugum gitse ruhumun duymayacagini dusunmek istedim ama dusunebilme yetenegim ve ilgili beyin hucrelerim son derece lakaytti, adeta sunmuslerdi. uyusam beni kimselerin uyandiramayacagini hissettim ki Melisa durttu.

tavsiye urun listem, pembo kokulu esantiyon nemlendiricim ve cigkoftelik kivama ermis kendimi aldim ciktim. spa'siz gecen sunca yila yazik derdim ama sinir uclarim fonksiyon kazandigindan beri isimi bir kese ve bir kalip hacisakirle halledip, limitli butcemi daha ulvi amaclarla delme egilimindeyim.

urunlerle ilgilenen varsa : www.eminenceorganics.com

Thursday, October 02, 2008

yok artik

lokantada markette asansorde goren oluyor, yanlis anlasiliyoruz. bu boyle olmaz, sorun sende degil bende dedim. yastigimi terk ettim. iyiyim ve hatta 3 advil caktim mi turp gibiyim. masallah diyelim.
kirik olsa yerimde duramam madem, hakkini vermek adina son bir haftadir gezmekteydim... kanoya bindim ama kurek cekmedim, havuza girdim ama yuzmedim. yedim ictim eglendim, guneslendim, kingde yenildim, ismimi gunde en az ucbinikiyuz kisiye soyledim.
bi'de, dunyanin kucuk, blogspotun daha da kucuk oldugunu fark ettim. cok sukur selebriti degilim. SU parantezlerdeki dumur ifadesini ve akabinde masadaki acayipligi kelimelerle anlatabilmeyi isterdim:)