Tuesday, September 25, 2007
Sevdim seni bir kere - sobe
Koklamayi severim. Lezzetini, temizligini, icerigini, sevip sevmedigimi kokusundan secerim. Temiz carsafin, demini alan cayin, dinlenen pilavin, banyodan cikmis kendimin, sulanmis bahcenin, ari maya silgisinin, bebek yuzune bulasmis seftali puresinin kokusunu severim.
Gulmeyi severim, en cok kendi kendime. Caya batirilmis biskuvinin, canak comlege boyanmis balik deseninin, kurutma makinasindan alinmayi bekleyen beyaz ve renklilerin yerine gecip hislerimi tercume etmeyi severim. Deli miyim neyim.
Saturday, September 22, 2007
Friday, September 21, 2007
Cantamda ne var?
Kutlesi (hacim carpi yogunluk) sebebiyle ele ilk gelen parca telefon. Kapi arkamdan kapanmasin diye, arabam parkettigim yokustan kaymasin diye ya da bir gun maca gidersem sinirlenince sahaya rahatca firlatabilecegim olculerde. Evden telsizi kapip komsuya inmis hissi veriyor bazen...
Wednesday, September 19, 2007
Talep fazlasi mal-lik
Tuesday, September 18, 2007
Mesaj kaygisi
Sunday, September 16, 2007
Friday, September 14, 2007
Siradaki parcayi kendime istiyorum
Wednesday, September 12, 2007
Tuesday, September 11, 2007
Seyir defterimden - Agustos 23, 2007
Saturday, September 08, 2007
Maket gemi fotoromani
Asama 3. Bir kere kutudan duz plaka halinde cikan parcalara gemi bombesini kaba kuvvetle vermek yanlistir. Zaten paftalardan birinde kucuk puntolar der ki: agac yasken egilir. Ama artik cok gectir. 26 rakaminin yaninda yatan parca ibret-i alemliktir.
Asama 4. Hava kararmis, sabir tukenmistir. Ismail YKvari soylemler esliginde maketten nefret edilir. Elde tanidik ne varsa (direk, yelken) gemiye monte edilir. Artan parcalarla belki birgun bir baska gemi uretilebilir. Artik bir gram boyayla bin kusur ortulmelidir...
Asama 5. Esere kalici bir isim verilir. Her sartta yuzmesi temenni edilir...
Asama 6. Her zaman asamalari takip etmek gerekmeyebilir. Onemli olan niyetse, kismet hayaldekinden farkli olabilir. Bir daha maket diyene agzinin payi aciklamali detaylariyla verilir...
Wednesday, September 05, 2007
Seyir defterimden - Agustos 20, 2007
Kaptan ikide bir ucagin diafon sistemine yuklenip gereksiz aciklamalarla biz yolcularin kafasini karistiriyor. Apartmanindaki sistemi de ayni siklikla kullanip kullanmadigini merak ediyorum. Son beyanati Ataturk havalimaninin yogun trafigi sebebinden Cekmece golu uzerinde bir suredir bekliyor oldugumuz yonundeydi. Thy’nin maddi sikintilari malum, beklemeyi peygamber vitesinde yapmiyor olmasi temennim…
On caprazda, koltugun yatis acisi sinirlarini zorlayan hanim teyze, az evvelki son servis sirasinda hosteslere honkurdu ve boylelikle o kadar da hanim teyze olmadigini anladik. Tartismayi takiben, teyzenin, agzi acik su sisesini etrafa savurmasiyla islanan ergen sivilceli genc kizin da tartismaya ortak olmasi kabini bir anda senlendirdi. Patirtinin sebebi ucakta sise suyu kalmamasi ve Panter teyzenin bundan hukumeti sorumlu tutmasi idi. Su sikintisinin bu denli erken bas gosterecegini tahmin etmemistim. Kesintilerin psikolojik etkisi fizikselinden siddetli besbelli…
Yanimdaki koltukta her din ve turden insani bagrina basmis, hayatini insanligin barisina adamis aloha gomlekli bir Amerikali var. Gazeteciymis. Yol boyu sohbet ettik. O, dunya barisi icin neler yaptigini anlatti ben elma suyu pastorize ediyorum demeye cekindim. Sustum, dinledim. O kadar guvercinsen ondeki teyzeyi dunyayla baristir da gorelim...
(ucakta elime aldigim ilk renkli resimli gazetede teyemmum esprisinin gercegini okudum)