bu kez yoklugumda hic kitap okumadim.. BehzatC serisini saymazsak. yoklugun blogger'in kapali olmasiyla da alakasi yoktu aslinda. buyukbaslarin da dikkat cektigi gibi, blog bir tur sport olsa gerek. bir kere uzaklastin mi geri donmek, yeniden rutine baglamak zaman aliyor. hem zaten mezuniyet sonrasi bizzat havada gorunen leylek olarak calisan ben, bu sene kendi evimin leylegiyim. hayatimda artik ne gezi yazilari ne de girdigim ortamlardaki anormal insan manzaralari var.. derken gectigimiz ay vakit bu vakittir diyerek kendimi bir atolyenin suluboya kursuna dahil ettim.
baslarken umut doluydum. omru hayatim boyunca kendi kendime suluboyamis, cok istedigim halde degisik tekniklere bir turlu nail olamamistim. haftaici sabah erken kalkip gittigim ilk derste, sinifin yas ortalamasi 90'di ki ortalamaya ben de dahildim. boylelikle daha ilk gunde sanatin olumsuz oldugunu gozlerimle gormustum. yine de ders esnasindan agzimdan cikani kulagimin duymasina ozen gosteriyordum zira bazen bos bulunup, normal zamanlarda gayet komik olabilecekken hurmeten gomulmemis teyzelerin arasinda sakil duracak espriler yapabiliyordu insan.. kimbilir bitirmek icin ne kadar vaktimiz vardi?
ilk derste yasadigim bir diger sok ise pambik teyzelerin cevreledigi sutunun ustunde, kosesinden sari ampulle aydinlatilmis kase icindeki plastik armutlardi. belli ki suluboyamaya 'still life' ilen baslayacaktik. adi ustunde 'durmadan duran' yapay armutlar su dunya uzerinde resmetmekten en hoslanmadigim varliklardi.. cizmeye istedigimiz armuttan baslasak kac yazardi. yuzyillardir mucadele ettigim, basima nice isler acan, 'yap denileni yapmakta zorlanma' huyum butun hatlariyla studyodaydi.. ustelik usta Rachel'e gore gordugun armudu birebir cizmekten ziyade, gordugun armudun rengini birebir boyamakti asil mesele. yuzyillardir minyatur tadinda suluboyalar cizip guaj boya kivaminda istedigi renge boyayan beni egitmek hic de kolay olmayacakti..
tip (doktora) dilinde procastination olarak bilinen, mevcut surenin yaridan fazlasini kendini baslamaya ikna etmekle tuketip, bitis suresine yaklastikca heyecan, keyif ve basari duyma geni doktorayla kisilige kazinmisti bir kere..nitekim, yumurta kapiya dayanmadan is bitirmeme prensibimi hemmen kosullara adapte ettim.bir aya yaklasan dersler sonucunda hala, uc saatlik surenin ilk kirkbes dakikasini gunden gune pozisyon degistiren armut, kase, sise, kitap vesaireyle baglanti kurmak, ikinci kirk besi de figuru dogru oranlarda birebir onumdeki kagida cizmek icin harciyorum zira boyamaya basladigimda fark ettigim oran yanlisligi, bende, bir kosu sutuna ulasip armutlari kendi cizdigim pozisyona sokma istegi uyandiriyor.. suluboyanin temelleri, cesaret surat ve entrika kalan surede beni yeterince mutlu ediyor. gozum cizecegim seyi bir kosesinden isirdi mi gerisi kendiliginden geliyor.. yine de baslangic bazen o kadar sikintili oluyor ki, onumdekiler yerine gordugum nevalenin arkasinda tek gozunu kismis dili disarda nevale cizen teyzeyi cizmemek icin kendimi zor tutuyorum. tipki makale okumak yerine, elimi cizen elimi cizmek gibi..