gun gecmiyor ki ben marketten yeni bir kesifle donmeyeyim... oturdugum yerden hem oncesi sonrasiyla yemek dolaylari tatlisi, hem gece hayati... o kadar sahici ki, doz asiminda (5-6 cataldan fazlasi) ayni sutlu viskinin yanik ic baymasi... asil mesele, 5 kocaman yil deviren benin, kalan 5 kisa gunu tuketememe sıkıntısı.
(Avrupali degil oz Amerikaliymis dondurmacilar)
Thursday, November 29, 2007
Tuesday, November 27, 2007
ic sesle hasbihal
e bitince n'olcak doktor civanim, diyor bi ses bazen. neyi ispatladin niyeydi bu hirsin. gelecek bes yillik hayati neyle harcamak planin?brooks was here kazimak degil elbet tavana ama ruzgar nereden eserse, demeye kalmadan, isine bak isinee hele bi bitir de sonra buyuk lokma ye, diyor soruyu soran ses. hakli.
Friday, November 23, 2007
Thursday, November 22, 2007
disimdeki yesil sey
Bizzat kendi yazdigim milyonlarca satiri okuyorum tek tek, tekrar tekrar. Kendi kendimi bu kadar bayabilecegimi tahmin etmezdim. JellyBeanler bile uyuklamaya care degil. Kendi kelimelerime yabancilasip, kaptirmis okurken, danismanimdan beter, orayi burayi cizip, kenara koseye, duzelt, acikla, yok artik, salladin mi, kaynak nerde??, hadi len, helal olsun benzeri notlar dusuyorum. Acikli tabi. Ama o kadar da degil. Demek ki bunca senenin sonunda ogrenci yetistirebilecek pisikopati mertebesine ermisim. Hatta bundan zevk alir hale gelmisim. Resimdeki mozayik calismasini da, uretici sirkete gonderecegim ozgecmise ekledim. Belki faydasi dokunur. Hic deneyimin yok diyene, cok yemisligim var ispati olur... (baslikla ilgili link)
Sunday, November 18, 2007
Yasasin esmer un!
Bu sabah lapa lapa yagan karla uyandik. Tutmasina degil eglencesine yagiyordu belli ki. Gunlerden pazar, disarida kar olunca, evinde camdan bakarak calisan ve mutfak-masa arasi karinca azmiyle tabaklari, bardaklari dolu getirip bos goturen sahsimin aklina, hem evi kokutsun hem cayin yanini doldursun maksadiyla kurabiye yapmak geldi. Tarcinli. Aysem tarifiyle Selen’de okudugum, kolay cabuk guzel ve daha once bin kere yaptigim kurabiyeden...
Yag seker o bu derken tezgah alti dolabin icine girip bakmama ragmen un bulamadim. Bir kosu bakkallari da, bir fincan komsulari da yok malum memleketin. Kurcaladigim diger dolaplardan birinde ev arkadasimin esmer ununa rastladim. Benim neredeyse beles olmadikca bu tip urunleri almisligim yoktur. Dedim ki, Morkoyun, bir Tijen, bir Sibel yere goge sigdiramazken saglikli yiyeceklerini, kepek ekmeklerini, neden sen de bir ucundan tutmuyorsun. Hem kurabiye hem esmer, neden olmasin? Iste irdelemek istedigim konu bu noktada basliyor...
Sucu tamamen genlerime atarsam haksizlik etmis olurum zira en az annemin vukuatlari kadar baska annelerinkini de duydum, sikayetleri dinledim. Gonul rahatligiyla genelleyebilirim. Simdi, benim de gozgore gore dahil oldugum, annem ve anneannemden devam eden kusak zinciri uyeleri, ayni baska anneler ve onlarin kizlari gibi, en allengirli yemegi de yapiyor olsa, sahana yumurta da kiriyor olsa illaki olmayan malzemenin yerine en benzeyenini kullanma egilimi icinde. Sebep, bazen kisitli mutfak butcesinden, bazen artigin ziyan olmamasi dusuncesinden bazen de malzemenin o anlik eksikliginden kaynaklanabiliyor. Kisisel deneyimim ve gozlemlerim bu bir anlik denemeyecek gafletin cok nadiren basarili sonuclar doguruyor olmasi. Zaten sonuc basarili da olsa, yepyeni bir lezzete yelken de acilsa, yemegin, kekin, kurabiyenin her zamanki haline alismis bunyeler, veletler, koca, misafirler, muhattap her kim ise, daha ilk lokmada bu degisikligi farkediyor ve olumsuz tepki veriyor. Burnunu bukuyor, laf ediyor, olayin kahramanini bir sekilde pismanliga surukluyor. Ne yazik ki bu pismanlik sadece bir sonraki vukuata kadar suruyor...
Genel aciklamadan, benim karistigim kurabiye olayina dondugumuzde goruyoruz ki esmer un markasiyla satilan alcak talas kirintisinin canim kurabiyelerime etkisi daha piserken belli oldu. Etrafi vanilya kokusu yerine keskin bir odun kokusu sardi. Pisme suresine 20 dakika kala, unun esmer tabiatiyla firina zaten melez giren kurabiyeler esmerlesemeden tas gibi zenci oldular. Yine de yilmadim, pudra sekeri ve tarcinla keskin bugday kokusunu bastiririm sandim ama nafile. Kendilerine gelince, tip dilinde ‘case hardening’ olarak tabir ettigimiz sogumaya bagli taslasma evresine gecerek, en huzursuz aile ortamlarina cephanelik haline geldiler...
Uzuldum tabii, ama her sey saglik icin. Simdi bu kurabiyeler beyaz unlu sehir cocugu olsaydi muhtemelen tamami ayni gun yenip bitecekti. Esmer unun saglikli yasama katkisi dahilinde koca tepsiden sadece bir tane yenebildi ve yenisini yapmak icin ne zaman ne de heves musaitti.
Herkese saglikli gunler dilerim…
(hala calisiyorum, yorumlari zaman buldukca cevaplayacagim, kusra bakilmasin:)
Yag seker o bu derken tezgah alti dolabin icine girip bakmama ragmen un bulamadim. Bir kosu bakkallari da, bir fincan komsulari da yok malum memleketin. Kurcaladigim diger dolaplardan birinde ev arkadasimin esmer ununa rastladim. Benim neredeyse beles olmadikca bu tip urunleri almisligim yoktur. Dedim ki, Morkoyun, bir Tijen, bir Sibel yere goge sigdiramazken saglikli yiyeceklerini, kepek ekmeklerini, neden sen de bir ucundan tutmuyorsun. Hem kurabiye hem esmer, neden olmasin? Iste irdelemek istedigim konu bu noktada basliyor...
Sucu tamamen genlerime atarsam haksizlik etmis olurum zira en az annemin vukuatlari kadar baska annelerinkini de duydum, sikayetleri dinledim. Gonul rahatligiyla genelleyebilirim. Simdi, benim de gozgore gore dahil oldugum, annem ve anneannemden devam eden kusak zinciri uyeleri, ayni baska anneler ve onlarin kizlari gibi, en allengirli yemegi de yapiyor olsa, sahana yumurta da kiriyor olsa illaki olmayan malzemenin yerine en benzeyenini kullanma egilimi icinde. Sebep, bazen kisitli mutfak butcesinden, bazen artigin ziyan olmamasi dusuncesinden bazen de malzemenin o anlik eksikliginden kaynaklanabiliyor. Kisisel deneyimim ve gozlemlerim bu bir anlik denemeyecek gafletin cok nadiren basarili sonuclar doguruyor olmasi. Zaten sonuc basarili da olsa, yepyeni bir lezzete yelken de acilsa, yemegin, kekin, kurabiyenin her zamanki haline alismis bunyeler, veletler, koca, misafirler, muhattap her kim ise, daha ilk lokmada bu degisikligi farkediyor ve olumsuz tepki veriyor. Burnunu bukuyor, laf ediyor, olayin kahramanini bir sekilde pismanliga surukluyor. Ne yazik ki bu pismanlik sadece bir sonraki vukuata kadar suruyor...
Genel aciklamadan, benim karistigim kurabiye olayina dondugumuzde goruyoruz ki esmer un markasiyla satilan alcak talas kirintisinin canim kurabiyelerime etkisi daha piserken belli oldu. Etrafi vanilya kokusu yerine keskin bir odun kokusu sardi. Pisme suresine 20 dakika kala, unun esmer tabiatiyla firina zaten melez giren kurabiyeler esmerlesemeden tas gibi zenci oldular. Yine de yilmadim, pudra sekeri ve tarcinla keskin bugday kokusunu bastiririm sandim ama nafile. Kendilerine gelince, tip dilinde ‘case hardening’ olarak tabir ettigimiz sogumaya bagli taslasma evresine gecerek, en huzursuz aile ortamlarina cephanelik haline geldiler...
Uzuldum tabii, ama her sey saglik icin. Simdi bu kurabiyeler beyaz unlu sehir cocugu olsaydi muhtemelen tamami ayni gun yenip bitecekti. Esmer unun saglikli yasama katkisi dahilinde koca tepsiden sadece bir tane yenebildi ve yenisini yapmak icin ne zaman ne de heves musaitti.
Herkese saglikli gunler dilerim…
(hala calisiyorum, yorumlari zaman buldukca cevaplayacagim, kusra bakilmasin:)
Wednesday, November 14, 2007
Yazi Tura
Danismanim hala direnip degisiklik istese de, bence tez bitti. Tam 300 sayfa kuse kagida. Kuse kagittan kasit baskaymis meger. Gokturk kitabeleri gibi olumsuz olsun diye asitsiz, pamuk gibi kagida bastiriyor adiler. Bir kutusu kac para o kagidin haberi yok tabi kimsenin. Alan bilir. Dort juri uyesine, iki okula, bir bolume bir de kendime bastirsam oldu mu sana servet... Daha bunun mezuniyet parasi, cubbe parasi, mikrofilm parasi, cilt parasi, fotokopi parasi var. Akademisyenler omru billah iki yakayi bir araya getiremiyorsa bunun sebebi aldiklari maas degil. Hayata sifir yerine, ekonomik acidan gocmus vaziyette, eksiden baslamalari belli ki... Ferrarimi satmaktan baska carem kalmadi. Yine de Allah'tan umit kesilmez. In God we Trust. Butun kalbim ve incir agaci dikilmis butcemle...
Monday, November 05, 2007
Subscribe to:
Posts (Atom)