Yuksek ogrenimin bana kattigi en belirgin zenginliklerden biri, bunalimlardan mutfak alet edevatiyla uzaklasma becerisi oldu. Danismanimdan ayari yedikce tarifler, malzemeler, canak comlek arasinda kendimi kaybeder oldum. Bir zaman selalelerde rafting adrenaliyle mezuniyete kasan ben simdilerde OnurBey'le Sehrazatin suni gundem heyecanlariyla hayatimi renklendirirken, yeni yeni basgosteren ne idugu belirsiz ruh hallerime careyi yine mutfakta ariyorum. Son bulusum, ilk denemem olmasina ragmen tadindan yenmez hale gelince tarifi paylasmak istedim.
Biskotti nam-i diger Italyan biskuvisi, muhtemelen, pisirdigi kurabiyeleri firinda unutup kurutan isguzarin teki tarafindan bulunmus. Tarif arastirmalarimin hemen hepsinde pisirme mantiginin dakikasina kadar ayni yontemi takip ettigini, degisenin sadece icerik oldugunu farkettim. Dolaplarda biskotti malzemesinden sayilabilecek ne varsa tezgaha dizip mac yapacak taraflar icin oyuncu sectim. Ilk grup ikramlik, samimi, meyveli cevizli elemanlardan ibaretti. Kuru meyve (bogurtlen-bluberry, kizilcik-cranberry, frenkuzumu-black currant...), dovulmus ceviz, findik, fistik. Ikinci grup ise hardcore bunalim bombasi niteliginde, kakao, nescafe, kalin cekilmis bitter cikolata, cekilmis badem elemanlarina sahipti.
1 stick=113 g=1/2 cup=yarim Sana yag
1.5 bardak=1.5 cup Seker.......ile yag, krema kivamina gelene kadar cirpilacak
2 yumurta...........tek tek eklenip daha da cirpilacak
Ayri bir kapta:
1 paket vanilya (1 tatli kasik)
Kabartma tozu (1 tatli kasik)
Tuz (Ceyrek tatli kasik-bir cimdik)
UN -aldigi kadar-eklenen bonus malzemesine gore yaklasik 2 bardak=2 cup.........tum kuru madde birlestirilip yagli yumurtali sekerli karisima eklenecek, sert hamur halinde yogurulacak
Ortak malzemelerin tamamini karistirdiktan sonra hamuru ikiye bolup iki farkli grup bonus elemanlarini ekledim. Hamurlari rulo yapip ustten bastirmak suretiyle incelttim. 350 F (180C) derece onceden isinmis firinda 30 dakika pistiler. Tahminim, rulolarin fazla pistigi yonunde zira tarife gore yarim saat pisip 10 dakika soguduktan sonra ince ince dilimleyebilmek gerekiyordu. Kismet olmadi. Gayet kalin, odun odun kestim tepsiye dizdim. Ufalanan parcalari da yedim. Ayni sicaklikta 7-8 dakika bir yuzunu, 7-8 dakika diger yuzunu pisirme denemem beni tatmin etmedi. Arkadaslari tepsiden alip firin teline dizdim. Ayni sicaklikta, parcalar bronzlasana kadar-10 dakika daha- pisirdim. Soguduklarinda hava almayan kutuya dizdim. Meyveliler kutuya alisamadan tukendi.
Kissadan hisse, yine, mutfakta panige hic gerek kalmadi, oyle ya da boyle her sey halloldu, cok da guzel oldu. Hamur isi dedigin tas catlasa5-6 hammaddenin degisik kombinasyonu, benim yeni hedefimse tereyagli Beypazari kurusu.
Wednesday, January 30, 2008
Friday, January 25, 2008
CevdetBeyinOgluRefik
Kenar ve kose olmayan tek renkli pazil parcasiyim da bulup yerlestigim yerde sirtima pitpit vuran huzurlu parmak ucu eksik sanki... Saclarimi platin sarisindan baslayip tutam tutam ayri renklere boyadiktan sonra erisebildigim tum marketlerdeki dark Belcika cikolatalarini yolluk edip, pastane pogacasi yapabilen elemanini bekleyen gezegene yuruyesim, yurudukce dusunesim var gibi.
Tuesday, January 22, 2008
Takma kirpik hakkinda
Merak kediyi oldurur adli dokuz bolumluk serinin ikinci bolumu icin izlenimlerimi paylasmak istedigim urun takma kirpikler. Nedir, ne degildir, ne getirir, ne goturur irdelemeye baslamadan once hevesin kaynagina yonelmekte fayda var... Kaynak benim icin oldukca net. Takma kirpik ozentisi, izledigim zilyon Turk filminin bir nevi yan etkisi. Ozellikle, buralara geldigimden beri marketlerin guzellik reyonlarinda envai cesidini alip alip geri birakmis, en sonunda nispeten dogal gorunumlusunden bir kutu edinmis amma velakin sunca yillik hayatimda monte etmeye hep cekinmisimdir.
Gun bugundur diyerek, bir cift takma kirpigi, aksam vaktine denk gelen sosyal bir organizasyon oncesi hazirliklarima dahil ettim. Yillardir ozenle sakladigim paketi acip itinayla goz kapaklarima monte ederken, bu isin aslinda ne kadar zor oldugunu farkettim. Yani TurkanSoray'in ekseriye yamuk duran, surekli beni buraya sonradan taktilar abla mesaji gecen kirpiklerine o an itibariyla hak verdim. Zemin antirikli bir kere, kipirdak, kaygan... Iki parcayi da yerine oturttuktan sonra aynadan uzaklasip bir baktim kendime. Bariz takma lan bunlar dedim aynada gordugum kisiye... Aldim elime manikur makasini, burna yakin taraflarindan hallice olmak uzre bir guzel kisalttim. Geri cekilip bir daha baktim aynaya. Hayret, kendi kirpigim hizasina cekilince gayet dogal buldum kirpikleri nedense! Yine de aylaynir ve rimelle dogal ve yapayi karistirip kaynastirmayi ihmal etmedim. Evden cikmadan baska insan gozuyle test ettim, onaylandi.
Isin teknik kismini basariyla atlatarak pisikolojik boyuta gectim. Her ne kadar, organizasyon ortami mum isigina yakin, ikili mesafeler kol boyundan uzaksa da, gece boyunca aklim surekli kirpiklerimde kaldi. Acaba dusen oldu mu, yamuk duruyor mu, ucu siyrilmis olabilir mi endiselerimin cevabini goz temasi kurdugum insanlarin gozunde aradim. Sohbetlere nispet, fonda hep, gozler kalbin aynasidir yalan nedir bilmez onlar caldi. Bir bakisla dikkatini caldigim insanlara karsi mahcup hissettim kendimi... Kazasiz bitirdigim cipil cipil bakisli gecenin sonunda aklimdan gecen soruysa: silikon taktirsam benzer mahcubiyeti hisseder miydim acaba?
Not: Bahsi gecen kirpik piyasanin en ucuzudur (4 dolar), kendiliginden yapiskanlidir ve kullan-at tarzi muameleye tabiidir. Yazi, kisisel izlenimler icermektedir, takan ya da takmak isteyene mudahale amaci gudulmemistir.
Friday, January 18, 2008
ilk evim ve hijyen evrimim
Yasadigim koye geldigimde 500 dolarim vardi. Gelmeden evvel okulun ogrenci isleriyle yaptigimiz yazismalarda kalmam onerilen yurttan baska yer olmadigi soylenmisti. Mutfaksiz, banyonun yandaki odayla ortak kullanilacagi tek goz bir oda ve mecburi yemekhane uyeligi icin aylik 700 dolar odeyecektim. Omru hayatimda hic yurtta kalmadigim gibi su ictigim bardagi ikinci kez kullanmamaya itina ederdim. Ilk maasimi gelisimden bir ay sonra alacagimdan habersiz, bir gece yarisi yerlestigim yurt odasi o haliyle yere bavul koymanin bile imkansiz oldugu pislikteydi. Kose bucak temizlik neticesinde odam nihayet yataga oturup aglanabilir hale geldi. Pesin tahsilati gereken ama tahsil edilemeyen ilk ay kirasi da kalan aylarima taksit edildi. Daha ucuncu ayda yemekhanenin her daim tereyagli patates puresi aromali kokusundan tiksinmis, kitap, defter, telefon karti, o bu su derken birbucuk maas icerideydim...
Solugu yeniden ogrenci islerinde aldigimda on buroda calisan, dunyanin en yardimsever insanciklari gorunumlu, tombik, guleryuzlu, muhtemelen ayni kilisenin gonullusu teyzelerle tek tek tartisip sesimi yukselttikten sonra kurallari ihlal ederek kampus icinde esyasiz bir evin adresine yollandim. Hic vakit kaybetmeden, ikinci uyesini yitirmis bu iki kisilik evin kapisini caldim. Kapiyi urkek bakisli Cinli bir kiz araladi. Kapinin tamami acilmadan disari keskin bir cin lokantasi kokusu cikti. Hay Allah tam da yemek zamani rahatsiz ettim, diye dusundum. Zira o zamanlar her dusundugumu kelimelere dokebilecek kapasitede degildim. Mutemadiyen dusunup ekseriye yutardim. Ben dedim, ustteki bos odaya talibim. Kiz itiraz etmedi, hatta bana memnun olmus gibi geldi. Ayni gun anahtari kaptigim gibi iki bavulluk pil ve pirtimla eve tasindim.Yeni kiram 350 dolardi ve ne yatagimin ne masamin olmamasi umrumdaydi...
Odada benden once kalan kizin kosede duran siltesi vardi. Karton kutulardan biri sifoniyer, digeri masa oldu. Tek problem o kapidan sizan lokanta kokusunun yemek yensin yenmesin uc ogun en keskin haliyle evde olusuydu...
Bir butun gune yakin zamani yillardir temizlik gormemis banyoyu kirklamak icin harcayip mutfaga indigimde manzara dehsetti. Bizzat buzdolabinin icinde hatiri sayilir buyuklukte kan lekesini gordugumde isyan ettim. Onceki ev arkadasini dolapta muhafaza edip etmediginden emin olduktan sonra, aslen eczacilik okuyan ama hiyjen kelimesini ilk defa duydugu Istanbul'da semt sanan ev arkadasim temizlige ikna oldu. Ben buzdolabina, o, camurlu mutfak tabanina giristik. Buzdolabinin icinde, evrimini tamamlamanin keyfini suren yasam formlariyla mucadele ederken kafami bir an lavabodan yana cevirdim. Dilim herhangi bir unlem kelimesine erisemedi. Camur siyahi vileda mutfak lavabosunda saclarini savura savura yikaniyordu ve benim artik laf edecek mecalim yoktu.
Ilerleyen gunlerde burnum artik evin kokusunu almiyordu. Odam disinda mumkun olan en az yere dokunarak yasamayi ogrenmistim. Ev arkadasim aslinda cok iyi biriydi, sadece temel temizlik kurallarindan habersiz ve geleneklerine bagli bir Cinli'ydi. Geleneklerine bu denli bagli olmasi, uc ogun geleneksel yemek pisirmesini gerektiyordu belli ki. Icinde boydan boya bir havucun yattigi seffaf corbalar, yagsiz tavada harli atesle dumanalti kavrulan sebzeler ve her yemegin icine mutlaka boca edilen sos onun icin vazgecilmezdi. Bir sabah ansizin tanistigim, mutfak muslugunun tepesindeki havlu elbezinin, aslinda yikanma suyunu suzdurerek pismeyi bekleyen domuz iskembesi olmasi da bu gelenekler dahilinde hos gorulebilirdi. Bence, asil hayret edilesi, su Allah'in koyunde domuz sakatatina bu kadar kolay erisilebilmesiydi...
Bana bir omur kadar uzun gelen donemin sonunda kendime yeni bir ev ve yeni bir ev arkadasi bulmus, tasinmak icin gunleri sayiyor, bir yandan da ozellikle geceleri zivanadan cikan bacak kasintisina anlam veremiyordum. Santimetrekareye bir dusen kirmizi kabartilarin ortasinin delik oldugunu farkettigimde, kendilerinin sivilce degil isirik, failin de pire oldugunu anladim. Yeni eve tasinirken kendim dahil odadan cikan her seyi klorakladim... Yazdiklarimin azini anneme anlattim. Hazir kendimi, kahvehane sevmeyen emekli albay gibi hissediyorken anilari yazmaliyim ki unutmayayim. Yeniden, yeni bir hayat duzenine kimbilir nerede baslamaya yaklastigim ve icten ice odumun koptugu su gunlerde aragaz niyetine hatirlayayim.
Solugu yeniden ogrenci islerinde aldigimda on buroda calisan, dunyanin en yardimsever insanciklari gorunumlu, tombik, guleryuzlu, muhtemelen ayni kilisenin gonullusu teyzelerle tek tek tartisip sesimi yukselttikten sonra kurallari ihlal ederek kampus icinde esyasiz bir evin adresine yollandim. Hic vakit kaybetmeden, ikinci uyesini yitirmis bu iki kisilik evin kapisini caldim. Kapiyi urkek bakisli Cinli bir kiz araladi. Kapinin tamami acilmadan disari keskin bir cin lokantasi kokusu cikti. Hay Allah tam da yemek zamani rahatsiz ettim, diye dusundum. Zira o zamanlar her dusundugumu kelimelere dokebilecek kapasitede degildim. Mutemadiyen dusunup ekseriye yutardim. Ben dedim, ustteki bos odaya talibim. Kiz itiraz etmedi, hatta bana memnun olmus gibi geldi. Ayni gun anahtari kaptigim gibi iki bavulluk pil ve pirtimla eve tasindim.Yeni kiram 350 dolardi ve ne yatagimin ne masamin olmamasi umrumdaydi...
Odada benden once kalan kizin kosede duran siltesi vardi. Karton kutulardan biri sifoniyer, digeri masa oldu. Tek problem o kapidan sizan lokanta kokusunun yemek yensin yenmesin uc ogun en keskin haliyle evde olusuydu...
Bir butun gune yakin zamani yillardir temizlik gormemis banyoyu kirklamak icin harcayip mutfaga indigimde manzara dehsetti. Bizzat buzdolabinin icinde hatiri sayilir buyuklukte kan lekesini gordugumde isyan ettim. Onceki ev arkadasini dolapta muhafaza edip etmediginden emin olduktan sonra, aslen eczacilik okuyan ama hiyjen kelimesini ilk defa duydugu Istanbul'da semt sanan ev arkadasim temizlige ikna oldu. Ben buzdolabina, o, camurlu mutfak tabanina giristik. Buzdolabinin icinde, evrimini tamamlamanin keyfini suren yasam formlariyla mucadele ederken kafami bir an lavabodan yana cevirdim. Dilim herhangi bir unlem kelimesine erisemedi. Camur siyahi vileda mutfak lavabosunda saclarini savura savura yikaniyordu ve benim artik laf edecek mecalim yoktu.
Ilerleyen gunlerde burnum artik evin kokusunu almiyordu. Odam disinda mumkun olan en az yere dokunarak yasamayi ogrenmistim. Ev arkadasim aslinda cok iyi biriydi, sadece temel temizlik kurallarindan habersiz ve geleneklerine bagli bir Cinli'ydi. Geleneklerine bu denli bagli olmasi, uc ogun geleneksel yemek pisirmesini gerektiyordu belli ki. Icinde boydan boya bir havucun yattigi seffaf corbalar, yagsiz tavada harli atesle dumanalti kavrulan sebzeler ve her yemegin icine mutlaka boca edilen sos onun icin vazgecilmezdi. Bir sabah ansizin tanistigim, mutfak muslugunun tepesindeki havlu elbezinin, aslinda yikanma suyunu suzdurerek pismeyi bekleyen domuz iskembesi olmasi da bu gelenekler dahilinde hos gorulebilirdi. Bence, asil hayret edilesi, su Allah'in koyunde domuz sakatatina bu kadar kolay erisilebilmesiydi...
Bana bir omur kadar uzun gelen donemin sonunda kendime yeni bir ev ve yeni bir ev arkadasi bulmus, tasinmak icin gunleri sayiyor, bir yandan da ozellikle geceleri zivanadan cikan bacak kasintisina anlam veremiyordum. Santimetrekareye bir dusen kirmizi kabartilarin ortasinin delik oldugunu farkettigimde, kendilerinin sivilce degil isirik, failin de pire oldugunu anladim. Yeni eve tasinirken kendim dahil odadan cikan her seyi klorakladim... Yazdiklarimin azini anneme anlattim. Hazir kendimi, kahvehane sevmeyen emekli albay gibi hissediyorken anilari yazmaliyim ki unutmayayim. Yeniden, yeni bir hayat duzenine kimbilir nerede baslamaya yaklastigim ve icten ice odumun koptugu su gunlerde aragaz niyetine hatirlayayim.
Friday, January 11, 2008
Manti-k
Sabanci'nin Migros satisindan son anda cekilerek Financial Times'i ters koseye yatirdigi haberinden bir gun once biz mantiyi gazeteye yatirmistik bile. Kurusunlar ki torbalayip buzluga atalim diye. Buzdolabinda 15 dakika sonra yenebilecek, keyfi himayede manti bulundurmanin bunyeye verdigi ferahlik tuhaf. Pisirilmese de, yenmese de...
Monday, January 07, 2008
Hibachi
Henuz uluslararasi ogrenci kolonisinden habersizken benim icin Cin, Japonya ve her yoresinden Kore fark etmezdi. Zaten, Uzak Dogunun gozden ve gonulden irak insanlarini neden ayirt etmem gereksindi ki? Dunyanin kac bucak oldugunu ve bir enternasyonelin derdinden en iyi bir baska enternasyonelin anladigini, dunya vatandasligina gectigimde farkettim ve akabinde gordum ki biribirine benzettigim bu insanlarin herbiri ayri tat, ayri doku...
Basit mantikla uzerine duseni pisiren, alttan isitmali tezgah etrafina dizilen insanlarin kus misali beslendigi bu mekanlarin eglencesi, pisirme isleminden sorumlu orkestra sefi... Ortada gozle gorunen ates, kor ve har olmadigindan, ara ara fistik yakar gibi tezgahin ustunu alkolle atese vermek de bu amcanin isi. Siparisleri takiben, U seklindeki ocagin ic kismina assolist edasiyla suzulen sef yetenekli bir insansa geceniz senlendi demektir. Sebzeler, etler, pilav hemen onunuzde yanar doner atraksiyonlu piser, pistikce tabaginiza duser. Esprituel sefler genelde sonradan ariza cikarmamasi acisindan masanin mulayimini gozune kestirip seyirciye oynar. Balik kuyruklarini dograyip kafasindaki kulahta toplar, mulayimin su bardagina biber ekip limon sikar... Ola ki yeteneksiz sefin masasina dustuyseniz iyi ihtimalle yemegi yer kalkarsiniz. Kotu ihtimal mi? Allah korusun...
Bir ulkenin kulturu, insani ve yasam tarziyla tanismanin en guzide yolu mutfagindan gecer bana gore. Aslen, en hakiki yolu o kulturun insaniyla mutfak ve banyonun dahil oldugu evi paylasmaktir ancak kisisel tebrubem bu ikinci yolun her zaman hayirlara vesile olmadigini soyler. Cin mutfagi ve kulturuyle ilgili karsilastirmali gozlemlerime 'Cinlilerle hayat: ev, okul, isyeri ve trafik' adini verecegim ani kitabimda deginecegim, bugunku konum alemci Japonlar...
Japon mutfagi benim gozumde, cizgi film amcalarin sarip, narin teyzelerin kisa adimlariyla servis ettigi, renkli desenli envai cesitli susiler-di. Azdi, ozdu. Doymak mumkun degildi. Ne zaman ki Japon ocakbasi restoranlarini kesfettim, o zaman fikrim degisti...
Hibachi, mangalci Japonlara ocak basi keyfi olmadan once Cinlileri isitan sobanin adiymis. Hergun sobada kestane kozlemekten bikan bir grup, sobayi mangala cevirip et tutturmeyi akil etmis olsa gerek ki simdilerde Hibachi, ocak basi restoranlarin adi olmus.Japon mutfagi benim gozumde, cizgi film amcalarin sarip, narin teyzelerin kisa adimlariyla servis ettigi, renkli desenli envai cesitli susiler-di. Azdi, ozdu. Doymak mumkun degildi. Ne zaman ki Japon ocakbasi restoranlarini kesfettim, o zaman fikrim degisti...
Basit mantikla uzerine duseni pisiren, alttan isitmali tezgah etrafina dizilen insanlarin kus misali beslendigi bu mekanlarin eglencesi, pisirme isleminden sorumlu orkestra sefi... Ortada gozle gorunen ates, kor ve har olmadigindan, ara ara fistik yakar gibi tezgahin ustunu alkolle atese vermek de bu amcanin isi. Siparisleri takiben, U seklindeki ocagin ic kismina assolist edasiyla suzulen sef yetenekli bir insansa geceniz senlendi demektir. Sebzeler, etler, pilav hemen onunuzde yanar doner atraksiyonlu piser, pistikce tabaginiza duser. Esprituel sefler genelde sonradan ariza cikarmamasi acisindan masanin mulayimini gozune kestirip seyirciye oynar. Balik kuyruklarini dograyip kafasindaki kulahta toplar, mulayimin su bardagina biber ekip limon sikar... Ola ki yeteneksiz sefin masasina dustuyseniz iyi ihtimalle yemegi yer kalkarsiniz. Kotu ihtimal mi? Allah korusun...
Sunday, January 06, 2008
Wednesday, January 02, 2008
10 mil daha gidemedi a.k.*
Yeni yilin ilk gununde, sikayet mektubumu yasadigim ulkenin baskentindeki en beyaz eve birakip geldim. Saat 12'de, bir sap havai fisek, tek bir isikli atraksiyon, bir efendime soyleyeyim civcivli cosku atmosferi yaratmayan yetkililere teessuflerimi ilettim... Yeni yila donarak, gripli ve simsiyah gokyuzu manzarali, biraz hayal kirikli ama mutlu girmis olmam, butun senemin sumuklu ve eli bos gecegine delaletse eger talihin boylesi icin kalitemi bozarim.
* Benzinciye 10 mil kala, dagbasi otoyolunda benzini biten arabada, yol yardiminin gelemedigi ikinci saatin sonunda, tekrar tekrar duymanin siirsellestirdigi cumle.
* Benzinciye 10 mil kala, dagbasi otoyolunda benzini biten arabada, yol yardiminin gelemedigi ikinci saatin sonunda, tekrar tekrar duymanin siirsellestirdigi cumle.
** Atil Kurt
Fotograf: Washington Monument
Subscribe to:
Posts (Atom)