Saturday, August 30, 2008

tayyare şov

gaz cikaran teyyareler yare selam soylerken

tuttum iki ucak, bastim parayi, yazip cizdirdim keyfimce... zaten seven ne yapmaz. yok yok ben degil. sikago belediyesi. uc gun uc gece viz viz ucaklar tepede, bi dur bi artik amaaan dedirtti. hah simdi camdan daldi kesin biri diye diye 50. geleneksel su ve hava sovu bitti.

sekilci tayyare gokyuzunu mundar etmis, seyirciye oynarken

tekne sahibi elit izleyiciler sahile siralanirken

Friday, August 22, 2008

Olimpik dedikodular

Malum olimpiyantlar son hiziyla devam ederken, gozum televizyonda gunun ozetlerine takiliyor. Sunucu-yorumcu ikilisinin, cipik (gozsuz, kucuk, cizgifilmsel Cinli sporcu) kizlarin super teknik performanslarina sessiz kalip, ama hic estetik degildi temali bokatmalarina icten ice sinirleniyordum ki, o teknik Cinlilerin rakiplerinin estetik Amerikalilar, tv izledigim ulkenin de Amerika oldugu dank etti kafama. meger TRT spikerinin her guzel hareketi ovmesi, altini kendi almiscasina sevinmesi, meydanda hic Turk rakip olmamasindanmis.

Neyse... Bir yuzme olsun, bir kosu, voleybol, efendim atletizmin her hangi bir atlamali ziplamali kategorisi olsun zevk ilen takip ediyorum da kimi musabakalarin dedikodusunu yapmadan gecemeyecegim...

Beni rahatsiz eden sporlardan aklima ilk geleni erkeklerin jimnastik etkinlikleri... Yer minderi, asimetrik paralel, isminden hayir gelmeyen kulplu beygir bir derece de, yani goz var nizam var estetik var kardesim. Gucluysen ve kollarinin ne denli kasli oldugunu gormemizi istiyorsan git halter kaldir, yuz, gulle cekic at, sevdir kendini bize. Ben senin o iki zincirin ucunda sallanan halkaya tutunup kasli heyhat bodur vicudunu yatay pozisyonda kastirmani izlemek zorunda miyim canim? Bunun sana ve bana ve olimpik camiaya ne faydasi var?

Olimpik oyunlarin basit mantigi, duzenlendigi mekanda, Truvali BradPitt kivamindaki yigitlerin fiziksel guclerini yaristirmak, kimin daha guclu, cevik, hizli, dayanikli vs oldugunu belirlemek.
Hem neyin zorlama neyin dogal oldugunu anlamak icin birakalim Olimposlulari kendi cocuklugumuza bakalim. Guc karsilastirmasinin evreleri gelisime paralel olarak: Bakkala kadar yarisalim mi?-100m. Dubaya kadar var misin? -serbest stil. Elim sende-bayrak yarisi. Gudumlu terlik-gulle, cekic...

Actim okudum. Suphelerimde yanilmamisim.
Ilk olimpik oyun, sadece kosmaktan ibaret imis. Yunanlilar daha sonra buna boks, gures, firlatma, ziplama ve halteri eklemis. Sozu gecen halkalar sanli jimnastik tarihine cok sonradan, olimpiyatlara ise taa 1924'de eklenmis... Ayrica, jimnastik kelimesinin kokeni, gymnos, ciplak demek imis ki bu Olimposlularin goz zevkinin hangi raddede estetikle bulustugunu anlamamiza olanak saglayan bilgi. O zamanlar jimnastikcinin hizli, guclu ve ciplak olani makbulmus. Nerdeee o eski olimpiyatlar... Nereden nereye ben daha cim hokeyine doseyecektim.


Wednesday, August 20, 2008

daha okuyup da dansöz olmak (basimiza)

Sabah gazetesi, "Bilim kadınıydı dansöz oldu" haberinden alinti:
Cambridge Üniversitesi'nde araştırma görevlisi Emma Chapman "Bu hayattan sıkıldım" diyerek dansöz oldu, kendi okulunu bile açtı.. Dünyanın en prestijli okullarından İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olan 28 yaşındaki Emma Chapman, akademik dünyadan sıkılınca, radikal bir kararla dansöz olmaya karar verdi. Eczacılık ve biyoteknoloji alanında çalışan ve 100 kadar öğrencisi olan Chapman, The Telegraph gazetesine yaptığı açıklamada, "Göbek dansı bana aradığım özgürlüğü verdi" dedi.Bir daha asla sabah 9 akşam 5 çalışmayacağını ve daha çok Mısır tarzı oryantalden etkilendiğini belirten Chapman, bu kararı verdiğinde, başta nişanlısı olmak üzere ailesinden büyük destek gördüğünü söyledi.

***
hani diyorum Allah'im isaret cakiyorsun da ben mi anlamiyorum ki ??

Thursday, August 07, 2008

Yeni baslayanlar icin Camasir

Isi basina yeni dusen canim kardesimin ricasi uzerine, ev dahilinde kendiliginden gerceklesmesine sasirmadigimiz bir takim islerin-camasir, utu, yemek...- asama asama puf noktalarini aydinlatmaya calisacagim. Oncelikle konuyla ilgili terimleri gozden gecirelim.

1. Camasir sepeti: Bizim evde buna 'kirlik' denir. Cumle icinde kullanacak olursak:"Ismail, coraplarini neden kirlige atmiyorsun?" Ornekteki Ismail dahil erkeklerin genelinin coraplari konusundaki tutumu henuz bilimsel olarak aciklanabilmis degil. Yani gunun belirli bir saatine kadar coraplariyla yasamakta sakinca gormeyen Ismail'in, eve geldiginde, televizyon seyrederken ya da mutfak masasinda birdenbire coraplarini cikarip, olay mahaline kah topak kah yuzyuze kapanmis hamsi temsili birakivermesi, icgududen ziyade babadan ogula gecen bir aliskanlik olabilir. Konumuza geri donecek olursak ki uzun paragraf okumaya usenecegini bildigim canim kardesim icin hemen yeni bir satir basina geciyorum.

Kirlik seciminde dikkat edilecek husus, beyaz ve renklileri ayri ayri savurabilecegimiz en az iki bolmesi olmasidir. Kapakli olanlari makbuldur zira kirli donlarla yuzyuze bakmayi kim ister. Hava aldiran bir yapida olmasi- sepet, kumas, hasir, delikli nane-hem ev atmosferi hem saglik acisindan hayra alamettir. Gonul hep, camasiri, sepet agzina kadar dolmadan yikamak ister ama hayat hasin, insanoglu tembeldir. Camasir gunu, sepet dolulugundan ziyade kullanima hazir don stoguna gore belirlenir.

Dikkat: Etrafta kalabalik ettigi icin kirlige tikilan az giyilmis bir tel beyaz tisort, hic temiz beyaz tisort kalmadiginda altin degerine ulasabilir.

2. Camasir makinasi: Ustten ya da onden yuklemelileri olabilir. Cok dugmesi/ayari olmasi goz korkutmamali zira her cesit kombinasyonun oyle ya da boyle camasir yikayabildigi tebrubeyle sabittir. Puf noktasi, yuklemeyi nizami olculerde yapmaktir. Yer o yer daha mantigiyla doldurulursa, camasirlar makinadan ilk gunku pisliginde cikar. Ozellikle camasirhane makinalarini verimi acisindan yari beline kadar doldurmak kafidir.

3. Deterjan: Sivi konsantre en iyisidir. Yer kaplamaz, cok dayanir, temiz calisir. Iyi durulanmadigi zamanlarda ya da deterjan olcusunun ayari kactiginda, toz deterjan gibi kendini belli etmez, en fazla yagmurda kopurmenize sebep olur. Renkliler, yumusaklar, bahar tazeligi, dag bilmemnesi farketmez. En bariz deterjan olanindan alinir. Uc bes kurus az odemek adina pintilik edilmemeli, fason markalar yerine iyisi alinmalidir. Konsantre olani kutunun ustunde belirtilen olcude kullanilmalidir. Daha cok deterjan daha temiz camasir demek degildir.

Dikkat: O, yagmurda kopurme nezaleti saka degil, tecrubeyle sabittir.

4. Camasir: Ice giyilenler ve kiyafetler olarak cesit cesittir. Camasirlar agirlikli rengine gore ayrilir demek asla cozum degildir zira oyle serefsiz tisortler vardir ki mevcudiyedindeki iki dirhem kirmizi insani secimine pisman edebilir. Once, tasidigi kir renginden bagimsiz bembeyazlar ayrilir. Bir makine ediyorsa ne ala, etmiyorsa, karisima beyaz agirlikli ama tehlike teskil etmeyen renkteki-acik mavi, toz pembe, tozbezilik kivama ermis sari- gomlek ve tisortler eklenebilir. Bu gomlek ve tisortlerin isiyla porsumeyecek, cekip duduklesmeyecek cinsten olmasina dikkat edilmelidir zira beyazlar sicak suyla yikanir. Yine de sansi cok zorlamamak gerekir.

Kalan kumeden en koyu ve adi renkliler secilir. Kotlar, esofman altlari, siyah coraplar, laci tisortler filan. Etti mi sana bi makina daha. Etmediyse yapilacak en sik hareket bir hafta daha beklemek ve o hafta koyu renk kostumlere yuklenmek olabilir.

Ikinci kumenin ayrilisiyla geride kalan ne idugu belirsiz topluluk, soyle bir goz kisilip bakildiginda zirzop kirmizi, cimen yesili, cingene pembesi gibi asiri uclar icermiyorsa birlikte yikanabilir. Iceriyorsa da yikanir aslinda. Bu isler biraz da kismet isi.

Carsaf, havlu, yastik, mastik siklikla kirlenmediginden, bu kume, yapacak hic is kalmadiginda hep beraber yikanabilir. Hep beraber derken, okurun dekorasyon zevkinin benzer renk tonlarinda oldugunu farz ediyorum.

Dikkat: Kazak, kumas pantalon, atki, bere, yunluler filan gerekmedikce yikanmaz. Illa ki yikanacaksa narin/hafif/gentle tipi ayarlarda mutlaka soguk suyla yikanir.

5. Bonus malzeme: Leke cikarici, print yapistiriciya benzeyen zimbirti, yikamak uzere oldugunuz gomlegin kol ve yakalarina, insan gibi yiyemediginiz yemeklerin iz birakan lekelerine, cay kahve damlaklarina surulurse hayat kurtarir.

Terimleri kavrayan insana camasir yikamak viz gelir. Beyazlar sicakta, renkli/koyu renkliler ilik (30C) ya da sogukta yikanabilir. Zaten neyin nasil yikanacagi kiyafetin aranirsa bulunacak bir kosesindeki etikette yazar. Cok nadide parcalar, canim kardesim, GS formasi mesela elde yikanir. Su ve sabunla.

Bir sonraki konu Utu 101. Hadi kolay gelsin.

Wednesday, August 06, 2008

N'orleans

'Ben bir iri cezveyim, konferans ayda olsa giderim, otel ilen ucagimi verin, kaydimi (registration) ben kendim de oderim' turkusuyle il il gezdigim Amerika elinin en nadide parcalarindan biri, New Orleans'i yazmaya karar vermistim ki aman bir usengeclik bir agirlik coktu ustume. Aksam yemeginden ziyade keskulun ustune caktigim cilekli dondurmanin rehaveti olsa gerek. Her neyse...

Dort kisa gunden aklimda kalan muzikler, kokular, insanlar, sokaklar ve evlerden ibaret. Bir de nefes aldirmayan nem ilen her aksamustu sektirmeden indirip insani bir anda donuna kadar islatan yagmurlar. Hani dusuk butceli Turk filmlerinde kullanilanlardan...

Baska baska... iste anahtar kelimeler, arayan bulsun, gormeden, yemeden, ugramadan gecmesin...

Bourbon Street-
Mardi Gras zamani iki dizi renkli boncuga bir cift gogus fora etmenin gelenek oldugu cadde... Preservation Hall-cikolata renkli amcalar, esprileri ve laf yetistirmeleri... summertime and living is easy-hala kulagimda... komurde istiridye-chargrilled oyster... French Quarter'daki evler-sahane, ara sokaklarin kosebasi calgicilari-dans da ediyorlar, balkon islemeleri-mukemmel, antikacilar ve resim galerileri- cok zevkli... Gece hayatinin tadini en az insanlar kadar cikaran el buyuklugunde hamam bocekleri...European Jazz Bar-konuk sanatcilari var... Frenchman street- hava karardiktan sonra aman diyim... Snug Harbor-insanin her aksam cazi geliyor... Yirmidort saat acik Cafe Du Monde-nostaljik dekor, Beignet-pudra sekerli Fransiz pisisi-o masalardaki beyaz sekerlik ekstra pudra sekeri degil toz seker, Cafe Au Lait-bildigin sutlu filtre kahve-ne sutuyse acayip gaz yapiyor... Red fish- yaman kirmizi balik... Abita-yoresel bira... French marketin ordaki yerel pizzaci-ben boyle pizza yemedim...

Sehri gezerken sayisiz kere farkettim ki, Katrina'nin parca pincik ettigi yerleri, simdiki hallerini, insanlarin yasadiklarini, biz, baska sehir ve eyaletlerdeki insanlar uzaktan cok da iyi kavrayamamisiz... ekmegini turizmden yiyen sehri memnuniyetle tavsiye ederim..Gezdim, gordum, yedim, ictim. Cok sevdim. Firsat olsa yine giderim...