Tuesday, May 11, 2010

soldan gelmeler


Solakligin biyolojik bir bozukluk, bir hastalik olduguna inanan ve beni tedavi etmeleri gerektigini dusunen tek ebeveynin benimkiler oldugunu sanmiyorum. O gunun sartlarinda solakliga mudahale eden mahallenin bugun bir onceki cumlenin nesnesi yerine her hangi bir grup farkliligi zorlanmadan alabildigini goruyoruz, duyuyoruz, okuyoruz.

Acayip ileri goruslu canim ailem de, sirf ben buyudugumde kahve yaparken ocagi batirmayayim, sira arkadasimdan azar isitmeyeyim, belki de sofranin istedigim yerine rahatca oturabileyim diye, bende gordukleri sol egilime mudahale etme geregi duymuslar. Ben bir sey hatirlamiyorum. Rivayet der ki, uyumotesi ve acayip uzlasilabilir bir cocuk oldugumdan, kafi dozda telkini alip teklifi kabul etmis, solakligi kendi irademle terk etmisim. Dusunmeden yapabildigim her seyin bir gecede el degistirmesi kafami o kadar karistirmis ki, ezbere bildiklerimi de unutmusum. Konusmaya hatasiz ve butun butun cumlelerle basladigim ve o ana kadar hic ama hic susmadigim halde, devrim sonrasinda, teklemeden konusamaz olmusum. Bendeki mavi ekrani fark ettikleri anda, taktikler yusuf yusuf tersine donmus, yeniden ve cok sukur fabrika cikis ayarlarima cevrilebilmisim. Ne kadar cok korktuklarini, bu gercek kesit tadinda hikaye anlatilirken kullanilan ses tonundan anlayabiliyorum. Sonra diyorlar ki niye manyak olmusum. Buyur. Sen, ver kucucuk cocuga travmayi, sok zihinsel gelisimine comagi, kurcala sabinin minicik beynini, korpecik kivrimlari itinayla utule, sonra normal bir insan olmasini bekle.. O kaybettigim anlamsiz zaman diliminin hesabini her firsatta sorar, esegin kulagina yer yer su kaciririm. Ama hakkim. Belki bugun hemen suracikta atom boluyor, parcacik hizlandiriyor ya da ne bileyim Korece konusuyor olabilirdim. Allah kimseyi benim dilime dusurmesinmis derler hep ya, neyse..

Yazip cizmeyle ilgili defterleri, tahta bir sirada oturmaya baslamadan kapativerdigim icin, anaokulundaki sira arkadasim Hande'yi, yanyana cadirlar cizerken hic rahatsiz etmedim. Zaten uzun yillar suren ogrencilik hayatim boyunca her daim sinifin sol arka aciginda ikamet ettim. Problem yasadigim yagane mekanlar, tek kollu sandalyelerden ibaret siniflardi ki bu siniflar ekseriye vize ve finaller icin kullanildigindan, kah yandaki sandalyenin kolcagina yayilmak kah kendi sandalyemi yan cevirip icine kacmak suretiyle, komsu sandalyelerin sinav kagitlariyla kurulabildigim zaruri samimiyete problem yerine nimet demek daha dogru olur.

Beynimin bilincaltindan sorumlu bakani gorevdeyken, yani gayet suursuz hareket ediyorken benligimin hakimiyeti tumuyle sol yandadir. Sol ayakkabimi hep once giyer, yurumeye hep sol adimla baslar, merdivenin ilk basamagina hep sol ayagimla basarimmis mesela. Benim hic dikkatimi cekmemisti. Catal, bicak, kasigi, kalemi, sevgilinin elini, boyayi, makasi, cimbizi da hep sol elimde tutarmisim. Kalemi, normal insan acisiyla kavradigimdan cogu zaman solakligi belli etmem. Sol yanima dusen insanlar, nesneler, manzaralar, konusmalar daima ilgim, bilgim ve kontrolum dahilindedir. Sag elimdeki catali batirdigim kofteyi agzima yaklastirirken tedirgin olurum zira uc seferin birinde agzimi ortalayamaz, kofteyi agiz esigine carparim. Ha niye sag elle mi yiyorum? Mutlaka soluma rahatsiz edemeyecegim biri oturmustur ve ben kibarliktan kiriliyorumdur.

Oysaki sonradan egitim, zorlama ve tamamen bilincli takiple uyguladigim, bazen butun gucumle abandigim bazen ince ayarladigim, el yordamina guvenmeden iki gozumle ortaladigim bazi aktivitelerde (raket, manikur, oje surumu, elimin tersi..) artik sag elime de guveniliyor. Yine de makas, cezve, bereket muessesesi, sac kurutma makinesi, kol saatinin ayar dugmesi, kapilarin acilma yonu, islamin sartlari, fotograf makinesi, gitar telleri ve suan aklima gelmeyen nicesinde, solakliga bir tercih meselesiymis gibi davranilmasina bazen icerliyorum. Aynilarinin solaklar icin tasarlanmis olanlarinin varliginin hatirlatilmasinin da sinirimi bozdugunu soyleyebilirim. Cezve, makas, gitar, fotograf makinasi filan cogunluga gore dizayn edilmekte hakli olabilir. Ilahi meselelerde kirli islerin, hayirsizlik, ugursuzluk ve ne idugu belirsizligin vucudun bir tarafina itelenmesi de belki bir derece anlasilabilir-ben anlamiyorum- ama sac kurutma makinasinin dugmelerini de sapin ortasina koy be arkadas, yillardir fon cekicem diye maymuna donuyorum..

(arsiv'in incileri)

11 comments:

Unknown said...

:)sabah serinligi gibi iyi geldi be MorKoyunsu..

ruhdagı said...

Kardeşimin hislerine tercüman olmuşsun :)

O garibimde ben solağım çarparım şimdi diye masada ortaya oturamaz :) çoğu zaman saçma durumlarda bulur kendini.

Ben solakları çok severim ayrıcalık gibi gelir :)

Sevgiler.

karga'nın günü said...

Solağım solaksın solak!!! Ben biraz şanslıydım herhalde benimkiler beni salak olayım diye pek zorlamadılar (yoksa benim ebeveynler ilgisiz miydi? Neyse olan olmuş zaten)Sadece annem örgüyü öğretirken şişleri sağ elle tutturmuştu o da kendisi öyle daha rahat gösterebiliyormuş (o da neyse hala anlamadım).

41 kitchen said...

benim de sağ elimle yapabildiğim ender şeylerden biri bilgisayar faresini kullanmak. şimdi aklıma düştü de sol elimle denedim yok yapamıyorum:)) yemek yerken çok zorlanıyor insan soluna da mutlaka halden anlamaz biri oturuyor. ben kibarlık yapmıyorum ama mümkünse sol başa oturuyorum değilse de afiyetle yiyorum. solak olmak güzel birşey kendimi ve tüm solakları ayrıcalıklı buluyorum. bu insanın kendini övmesi ya da teselli etmesi gibi birşey değil. hangi solak arkadaşım olduysa, onun sanatçı ruhlu, zarif ve duygularıyla hareket eden biri olduğunu gördüm. solak sporcuların durumu da malum:) iyi günler ve uzattıysam af dilerim:)

Nihan said...

oğluş da solak:))ben solakları severim.en azından oturup iki farklı kelime edebilme potansiyelleri yüksek.:))

Lapis lazuli said...

Ben en cok yerden vitesli araba kullanmakta zorlanmistim! El freni cekmeyi beceremiyordum sag elle! Neyse ki burada otomatikler Allah'in bana lutfu oldu:-)
Sen denedin mi vitesli araba surmeyi?

MorKoyun said...

:) afiyet ozaman.

ben de severim, daha cok sevgiler:)

a orguyu unutmusum. annem beni direk teyzeme postaladi, hic ugrasmadi. teyzem de solak:)

aslinda ben bazen mantiksizligimdan sikayetciyim. cok gerekli zamanlarda kafamin matematiksel calisabilmesi fena olmazdi. daha zor kandirilirdim mesala..:) hem uzatmak da ne demek blog sizin;)

iki mi:) sonsuz sonsuz. kapanmiyor cene..

Tabiyk. Tr'de otomatigi kim kaybetmis ben bulayim:) Ogrenirken zorlandim, yola bakarken vites degistirmekte en cok, sonra alistim..

Anonymous said...

Bir rivayete gore solak olanlar saglak olanlara nazaran daha zeki olurlarmis. Aslinda isvicreli bilim adamlari bunun teorik ispatini da yapmislardi fakat ben su an hatirlayamiyorum. Solak olmak bir ayricalik, bir karizmatik durus gibi gelirdi kucukken bana, saglak olmama ragmen sol elimle de yazi yazabilmek icin uzun sure yazi denemeleri yaptim. Sonuc basarisiz, siradan bir saglak olmayi artik kabullendim.
Sevgiler,
Gozde

MorKoyun said...

ben de bir donem abartip Leonardo gibi tersten yazma calismalari yapmistim:)) simdi hatirladim, sonuc basarisiz.. burdan da sevgiler..

sunrise said...

Ayni duzeltmeyi annemler de kardesim icin kendi ile cok ovunen ilkokul ogretmeninden rica etmislerdi. Kendisi 'merak etmeyin ben onu duzeltirim(!) demisti. Maalesef hic de sandigi gibi basarili olamadi ama benim kardesim hayatta cok basarili oldu!
Ben de solaklarin daha zeki ve ayricalikli olduklarina inanirdim, ta ki yeni ofis arkadasimla tanisana kadar(?)Belki kendisi istisnadir, ha?

Rumeysa said...

solak olmak isterdim..