Thursday, November 30, 2006

yavru yarasa Ulvi


birkac gundur cizim programiyla yasadigimiz iliski, yeni ogrendigim 'cingenenin tatlisi var uykusu yok' deyimini bizzat canlandirip, cumle icinde kullanmama firsat veriyor. program acilisinda beliren 26 gununuz kaldi ibaresi bir nevi panik havasi estiriyor. daha ne cizmeliyim herseyi denemeliyim hevesinde yasadigim gunler gecelere karisiyor, bu karisiklik en cok cepten yedigim uyku saatlerine yansiyor...
gunduzleri labda oldukca memnuniyetsiz bir mikrobu buyutmeye ugrasiyorum, aklim bu memnuniyetsizligin sebebiyle mesgulken ve ustune ters giden diger isler eklenmisken vardigim son nokta tum detaylarini bugun hatirladigim ruya.
mekan laboratuarim, ben kocaman bir kazanin basindayim, temizleyip deneylerimde kullanima acma cabasindayim. elimde kazanin dibinden cikardigim yavru bir yarasa-yavru olduguna nasil karar verdigim hala muamma- kanatlari islandigindan ucamadigi teshisini koymusum ve diger elimdeki havluyla nazikce kuruluyorum ki ucsun. derken ruyanin ve gecenin ve hatta tum zamanlarin eglencesi geliyor... yarasanin ismi Ulvi. ruya ortaminda ben dahil herkes yarasaya hayatimda ilk defa duydugum bu isimle hitap ediyor.
hayirdir insallah diyoruz ve uykudan evvel ustumuzu daha iyi ortuyoruz ...



yorumla gelen tavsiye uzerine Junior yarasa Ulvi gordugunuz cizimle hayat buldu. cizimden de anlasilabilecegi uzre Ulvi yakin zamanda gecirdigi basarisiz kornea nakli operasyonu sonrasi moralini bozmayip omur boyu takmaya mahkum oldugu gozlukleriyle karanlikta yolunu iyi kotu bulmakta, her gece attigi iki tek sayesinde alemlere caglayarak akmaktadir.

Monday, November 27, 2006

buruk aci

bana bir kavanoz nutella ve bir kasik verin dunyayi yerinden oynatayim diyen olmamis evet o baska birseydi, ancak bir kavanoz nutellanin insan hayatina-ki bu hayat disi bir bireye aitse paha bicilmez nitelikte-etkisini hepimiz biliyoruz. tuketilen bunca tatli mutluluk kaynagina nispet ayni iflah olmaz bunye kimi zaman da aci istegiyle kendini biber salcasi kavanozuna muptela etmekte... ustelik guzelinden bu biber acisi denen sey insana mazosistligin sinirlarini test ettirirken, insanin yedikce yiyesi, kendini buz gibi havada bagri acik sokaklara atasi, turku cigirasi ve hatta etraftaki kar buz yiginlarini ufleyerek eritesi gelmekte. neyse...


acili bomba
4-5 cevizin ici cok ufak olmamak kaydiyla dovulur,
kucuk bir dis sarimsak ezilip cevize eklenir,
bunlari takiben sirasi farketmez,
2-3 yemek kasigi aci biber salcasi,
bir cay kasigi kimyon,
bir tatli kasigi zevtinyag,
bir dilim bayat ekmek ici rendesi,
yarim limon suyu eklenerek bir guzel karistirilir.
kivamina, rengine, tadina ve aciligina gore istenilen mazemeden biraz daha eklenir ya da boyle sahane denip ince ekmek dilimlerine surulur.
Afiyet olsun...


not: biber acisinin dilustunde biraktigi etkiyi en basarili temizleyen sey sut imis, potansiyel ejderhalarin dikkatine...:)

30 kez izledigim halde bende hep ayni acikli etkiyi birakan BurukAci adli klasigi hala izlemeyen varsa bu vesileyle tavsiye ederim.

Sunday, November 26, 2006

heyyoo


ogrenmenin yasi gercekten de yok. en sonunda adobe illustrator'un 30 gunluk deneme versiyonunu indirmis, sevgili mausumla tam 4 saat yeni oyuncagimin basindan kalkmamak suretiyle once programi kavramis sonra yukarida gordugunuz super komplike resmi cizmis bulunmaktayim. sevincliyim, gururluyum ve hatta bunu hemen bir baska cizimle dile getirmeliyim...



Friday, November 24, 2006

hors d'oeuvres - bir dilim Fransa

MorKoyun, Sulucan'in marifetlerini orjinal mektubu esliginde Yogurtland'in objektifinden gururla ve en sevindirik haliyle sunar...



Can kardesim,
Ben ordovr (hors d'oeuvres) yapmayi cok severim, cunku eve gelen misafir yemekten once parmaklarini oyalayacak, istahini acacak birsey arar. Ayrica bunlar annelerimizin kurabiye corek gunlerinde ferahlatici yesillik olarak da cok iyi gider.

Simdi tarif soyle:
Salatalik pijamali olarak soyulur ve yuvarlak dilimlenir.
Bir kalip beyaz peynir dolaptan cikarilir. Uzerine iki uc corba kasigi sut dokulerek ezilip krem peynir kivamina getirilir.
Bir demet maydanoz ayiklanip dogranir. Ezilmis peynirin icine katilir.
Bu karisim salataliklarin uzerine surulerek yayvan bir tabaga diziliiiiiir.



Bir diger istah acici yemekoncesi etkinligi: karides kanepe

Hazir satilan kizarmis ekmek kraker cinsinden yuvarlak birsey alinir, uzerine bir gidim mayonez surulur.
Donmus karides alinir, yahut taze alinir kabugu kafasi ayagi neyim ayiklanir, guzelce haslanir, suyu iyice suzuldukten sonra buyuklugune gore birer ikiser mayonezin ustune yapistirilir. Iste bu kadaaaaaar...

Elinize saglik ve afiyet olsun...


Not: Sulucan'a tembellik gunlerinde blogu donattigi, kesintisiz destek hatti sundugu en cok da gelip herseyi okudugu ve fikir sundugu icin tesekkur ederim.
Resimlerin ustune tiklarsaniz orjinal boyutta gorebilirsiniz, gorup napicam demeyin bir deneyin.

Thursday, November 23, 2006

PhD candidate



cok ve gercekten calismam gereken zamanlarda, teslimat tarihlerinin son virajlarinda ciddi konsantrasyon gerekliligine inat, kendimi kagitlara kitaplara makale fotokopilerine su yukarida gordugunuz suursuz arkadasin yuzlerce degisik versiyonunu cizmekten alikoyamiyorum. hepsinin ortak yonu ayni benim gibi yapacak milyonlarca nispeten eglenceli sey varken o an orada ne islerinin oldugundan bihaber olmalari ve bunu bir bakis bir durusla belli etmeleri. onceleri dusunurken karaladigimi sanip ustunde durmasamda artik biliyorum... kendime en az kendim kadar ilgi bozuklugu olan hayali arkadaslar uretiyorum ki yalniz hissetmeyeyim.

Wednesday, November 22, 2006

ojeler

soldan saga, masum fettan satan.



Monday, November 20, 2006

state of mind


Sunday, November 19, 2006

siyah-beyaz


gün güneşli gök mavi
coşsam koşsam
beş yaşında kız gibi
sanki daha dün gibi
saçlarımı dağıtırım savrulur ordan oraya
yüzüm elim eteklerim karışır toprağa
ne bebeğim ne balonum kumdan kale oyunum
hayat bir müjde bir hediye vermese ne olur

Wednesday, November 15, 2006

iyor

esekten dusmek deyiminin zamane dengi insanin bilgisayarinin bozulmasi olabilir diye dusunuyorum. zira windows arizasi sebebiyle kacan keyfimiz format atilmasiyla hepten yokoldu. dedemizinde mi laptopu vardi arkadas diyesim isyan edesim geliyor bu bilgisayar bagimlisi hayata. ama kisa suruyor, gidip mail var mi diye bakiyorum az sonra. gazeteler yenilenmis mi demeye kalmadan bir kosu blog turu atiyorum ve yine zaman mefhumu kayboluyor...
ak pak hafizaya ilaveten ilk gunku beyazliginda bilgisayarimla geri dondum, eski saadetlerim yakindir hele su suruculer nasil yuklenir bir bulayim.
sevgiler.


Iyor marketten icinde ipler, nakis ignesi, ayrintili aciklamali desen ve etamin bulunan paket halinde alindi, zevkle islendi, 2004ten beri katli halde cekmecede mustakbel cerceve ya da yastik kilifini beklemekte (boyut 20X15 cm)

Saturday, November 11, 2006

bir hikaye

bir hayli erkenci dogup magara devrinde buyuseydim derdimi arzetmekte zorluk cekmezdim. cunku ben yazmaktan cok cizerek anlatmayi severim.
bu meziyete duyulan sonsuz guven neticesinde birkac arkadas toplanip universiteler arasi duzenlenen 'pictionary' yarismasina katiliyoruz. halk onunde hakem esliginde yarisan gruplarda bir kisi verilen terimi cizmek diger ucu bilmek cabasiyla olesiye cirpinirken eglenmek maksadi yerini hirsa rekabetse husumete birakali cok olmus.
cizici oldugum turun birinde hakemin elime verdigi kelimeyle basliyorum haril haril cizmeye. dalli budakli cift cift boynuzlar ciziyorum alabildigine. bilicilerin tahminleri de ayni hizla patir patir dokulmeye basliyor. geyik... boynuz.. geyik muhabbeti... dinozor...boynuzlamak.. sinirleniyorum gozum donuyor. daha buyuk boynuzlar ciziyorum, kocaman kocaman hayvanlar. safari... suaygiri.. okuz.. geyik..boynuz...don basa yeniden. elimdeki kalemi bilicilere firlatasim geliyor sinirden. diger grup coktan cizdi de bildi bile kelimesini. puan onlara. konusma hakkim geri verilince basliyorum bagirmaya biliciler de ayni anda ustume yuruyorlar bin kere cizilen seyi bilememis olmanin verdigi sinirli eziklikle.. neydi diyorlar neydi??
gergedan diyorum gergedan nasil bilemezsiniz o kadar guzel cizdim, en yuksek desibelden sesimle. cevabimin yankilanmasinin sesimle alakadar olmadigini anliyorum o anda, uc bilici donakalmis sessiz bakiyor once ciddi miyim diye. sadece birisi e boynuzlar peki diyor ve gerisi hatirlanmiyor hafizalar olayi notetmekte, unutulmasin hatirlandikca gulmekten olunsun diye.
bitti mi? yok.
kaybediyoruz. temel fikrasi oluyorum birden. uzgun eve donerken annemi ariyorum cepten. sesim donuk kaybettik diyorum benim yuzumden. az goturdunuz beni hayvanat bahcesine heralde, bak karistirdim gergedani diyorum en mahcup sesimle. aaaaaa diyor hattaki ses, askolsun yani kizim cizemedin mi iki boynuz?


devami gelicek...

Thursday, November 09, 2006

:)


simdi Christmas zamanidir
Christmas buranin buzlu baharidir
ancim ben biletimi aldim
artik geri sayima baslanmalidir..:)

Tuesday, November 07, 2006

hayat zor

bu sefer gercekten de cok yaklasmistim... hem de cok. tum sorulari bir cirpida anlayip karar verip tek seferde cevaplamistim. asamalari boyle kolay gecebildigim icin gururlu bir edayla ilerliyordum. kasaya sadece bir adim kala yine olan oldu...
ben zafer sarhoslugunun etkisiyle islemi bitirdigimi dusunerek dikkatimi cips reyonuna verdigim anda, "o mu bu mu su mu tuz mu biber mi?" sorusu geldi... nee nasil ama tamam kelimeleri dokuluverdi agzimdan. ve guzelim sandvice sirke limon zeytinyagi biranda eklendi:)
bahsettigim olay herhangi bir zamanda herhangi bir sandviccide yillardir tekrarlanan hazin bir hikaye. hayir dukkan cok dolu, ardimda kuyruklar sarmal yapmis olsa hak vereyim, hep beraber acele edelim. ben sandviccinin soylediklerini anlamayayim. o benim cevaplarimi begenmesin. en nihayetinde neye niyet kismet olan sandvicimi alip evime doneyim. ama nufusu bizim ilkokul kadar olan bir yerlesim biriminde, dukkanda ac olan ve sira bekleyen bir tek benken bu acele, tane tane konusmamak ve hala incleri santime, fahrenheitleri celciusa ceviremeyen bu kulu uzmek niye?


hala dinlemeyen varsa, az farkla kaybedenlere...
http://www.todotango.com/english/biblioteca/partituras/partitura.asp?id=224#

Monday, November 06, 2006

Iyiki Dogdun


sevgili Abicim,

insanin bir abisinin olmasinin hayatta neleri degistirebilecegini bilemezsin cunku sen bu uclunun ilkisin. sadece varoldugunu bile bilmenin nasil hissettirdigini de ben anlatamam cunku gerekli ve yeterli kelimeleri bulamam.
ben taa bebeykende seni taklit ederdim. bak 2 onluklu yaslari bitiriyorum hala pesindeyim, senin kadar komik, saglam ve adam olabilmek icin. sirf sen muhendissin diye ben de fenci oldum. oysaki yazip cizip soyleyip kendime sahne adi bile bulmustum. sonra yurtdisina goc ettin. ben de eksik kalmamaliyim dedim. rota sapti buraya geldim ama olsun. e malum inat ettin evlenmedin bak beni de etkiledin. tamam bu sonuncusu senin sucun degil:) uzun lafin kisasi bugun hayatimda iste oldu dedigim hersey senin de emegin. yanaklarindan operim.

Dogum Gunun Kutlu Olsun...


evet resmi de ben cektim:)

Friday, November 03, 2006

manzaralar

ofiste sabahlayarak gecen bir cadi bayramindan arda kalanlar... degisik acilardan fotograflar, fotograftaki maviye dalmalar, yesilden cikmalar. kendi kendine gulduren anilar... camdan disari karanliga umutsuz bakmalar... bitememesi icin lanetlenmis bir sunus.. kasim basinda ocak sogugu. ocakbasinda kebap hayali... isiksiz caddeler. kendini isitmaktan aciz bir araba. icinde sonucsuz hohlayarak isinma cabalari.. in ve cinin toplariyla evlerine dondugu belliyken bagajdan gelen tikirtilar.. acaba birisi mi saklandi paranoyakliklari.. her detayiyla kendi bayramini kendin yarat kampanyasi.

herdaim gulec yuzlu hususi danismanim