Monday, April 28, 2008

bugun

icimin orta yerinde irice bir fil, sola donse kalbimi saga donse midemi eziyor. ustume ekledigi agirliktan gectim de, dort bir yanimdan sulari cekip cekip gozlerimden disari fiskirtmasa keske.

Wednesday, April 23, 2008

"Az yaşıyoruz, az görüyoruz, az biliyoruz; bari hayal edelim."
Kara kitap, Orhan Pamuk

Monday, April 21, 2008

kara uzum habbesi

sanat evrensel hakikaten. benim yerken ne guzel resmi cizilir bunun yahu dedigim uzum tanesine birileri coktan turku yapmis. tesadufu, sag omzuma yerlestirdigim fotograf makinasiyla gozumun gordugu her seyi kadraja sokup cekmeye calisirken fark ettim. aslinda, koskoca salkimken dusunmeye baslamistim resmin guzelligini ama kisi hem istah hem de ilham sahibiyse isi zor. meyveli kompostoyu meyveli kompozisyona tercih ediyorsun mutemadiyen, ama konu bu degil...

konu, bir kutu kuru boyayla (aquamonolith) yaptigim resmi sulandirip suluboyaya cevirebiliyor olmam. kurukalem suluboyalarla daha yeni tanistik ama kutudan ilk cikan boya, elimin bir kosesinde tuttugum vandayk kahverengisi olunca hic yabancilik cekmedik. birbirimize hala kibar ve nazik davraniyoruz. ne tip kagittan, ne kadar sudan hoslandigini ne zaman camurlasip hangi boyalarla kaynastigini anlayana kadar deneysel calismalarim devam edecek...

kuru kara uzum habbesi



sulu kara uzum habbesi

Thursday, April 17, 2008

in-san

Bir sonraki derste kurbaga kesecegimiz soylendiginde aklimdan ne gectigini hatirlamiyorum. Sinif arkadaslarimin yuzunde gordugum dehsetli ifadenin bir benzeri vardir muhtemelen... Sonraki hafta, laboratuar masasina yan yana tedirgin dizildigimizde, sagdan soldan, ay ben hayatta yapamam sesleri yukselirken ay ben de yapamazdim. Biyoloji birinci sinif ogrencisi de olsam, hayatta ya da degil, kurbagayla o derece samimi olamazdim. Yanilmisim.

Olur muydu olmaz miydi gelgitleri arasinda, Asistanabi hic hesapta yokken, surpriz bir manevrayla, ortaya somun ekmek iriliginde, kendisi kadar kuyruga sahip ve ekmek tahtasina sirt ustu civilenmis sican meftasini getirdiginde kuzular kadar sessizdik. Buyumus gozlerle hayvanin beyaz postundan kirt kirt ayrilmasini, kaburgalarinin acilmasini ve hatirlamak istemedigim baska ayrintilari da izledik. Hic donup baskasina bakmadim ama o sure icinde kimildayan oldugunu sanmiyorum. Islem bittikten sonra ara vermeden bu sefer Asistanabla bir baska ekmek tahtasina civiledigi kus meftasiyla ayni islemi tekrarladiginda bizzat kendim bir buyuk danayi kendi basima kesebilecekmisim gibi hissettim. Ayni his sinif arkadaslarimda da belirmis olsa gerek ki kelle basina bir dagitilan baygin kurbagalari kendi ekmek tahtalarimiza civilemek, kirt kirt kesmek, kalbi cikardiktan sonra refleksleri test etmek bir yana ay ben yapamam sesi gelen masalarda etinden siyrilmis kurbaga iskeletini dans ettirenleri gordum. Az eter basilmasindan kelli ayilip etrafa ziplayan kurbagalarin yarattigi tedirginlige care bulunamasa da, istem disi kimildamadigi surece, o saatten sonra kurbagadan cekineni gormedim.

Insanin, alisma ve kaniksama evresi gercenten cok kisa. O kadar kisa ki, gazeteye mansetten basilan olu sayisi cetelesinin, asker:6 terorist:45, milli mac skoru cinsinden, yarisma programi ekraninin kosesinde belirmesine ramak kalmis gibi... O vakit, isinamadigim bolumun isinmayan laboratuarinda, bu tip aktivitelere devam edersem yukselecegi bariz esik degerlerini, Bodies sergisini gezip geldikten sonra bir kez daha dusundum.

Bodies, ulkenin degisik sehirlerinde, ayni anda acilan bir insan sergisi. Slogan kelimeleri: yaratici, gercek ve sarsici. Yas sinirlamasi yok ve tanitimlara gore tip ogrencilerinden ilk okul cocuklarina herkes gormeli, bilmeli, tanimali. Kitaptan, maketten, canlandirmadan ya da animasyondan degil gercek insan bedeninden. Plastiklestirilerek muhafaza edilmis insan kesitlerini, aranizda herhangi bir cam koruma olmadan incelerken, fire vermeden yuzulmus ve uyur insan pozisyonunda serilmis deriyi gorup ya da sigaradan goz goz siyaha burunmus akcigere bakarken, aklinizdan gercek insanlarin butunune ya da parcalarina baktiginizi cikariveriyorsunuz.


Fikir, Gunther von Hagens'e ait. Anatomist, plastiklestirme islemini 1977'de patentlemis ve 1995'de ilk insan sergisini, BodyWorlds'u, bedenlerini bagislayan insanlarin her birinin izniyle, sanat sergisi olarak acmis. Bodies'in farki, borsada hisse senetleri kar yapan bir sirkete ait olmasi ve kimsesiz Cinlilerin bedenlerini izinsiz kullanmasi.

Her bir sergi, yaklasik 250 insan parcasi bulunduruyor. Ince isler, yani kaslara zarar vermeden kemiklerin ayiklanmasi, tenis topuna vurus pozu verilmesi, enine ve boyuna milimetrik dilimlenmis organlar, dusuk isci maliyeti sebep gosterilerek Cin’de, Dalian Universitesinde yapilmis. Serginin sahibi sirket, bedenlerin, sahipsiz insanlara, Falun Gong hapisanesinde hayatini kaybeden kimsesiz mahkumlara ait oldugunu acikliyor ve bu sayede teshir icin belge gerekmedigini savunuyor. Cin'in dunyaya verdigi sinirsiz organ hizmeti ve mahkum idaminda sinir tanimayisi, sirf organ ya da beden icin insan harcandigini bile akla getiriyor ki bu, sergi hakkinda dusunmek icin tek neden degil.

Gunumuz teknolojisi her bir organi, sistemi, sistemlerin butununu, gercek zamanli, is ustunde izlememize izin vermese ya da insan bedeninde kimligi belirsiz bolgeleri sergi sayesinde her birimiz hic de lazim degilken taniyor olsak, belki yapilan haksizlik bir derece affedilebilir. Tabii, insan hayatinin hic onem tasidigi ulkenin, hic kimseye sorulmadan teshire sunulan insanlarina baktigimizi unutursak.

Monday, April 14, 2008

bıldırki turnalar...

İnsanın çocuğuyla ortak bir tutkusunun, hobisinin olması nasıl bir şey?, sorusuyla AyseArman'in yaptigi ortaya:

Paylaşmanın harikulade bir tadı var. Geçenlerde evde, annesinin hakemliğinde "Kekik kokusunun naneden farkı nedir?" konulu kompozisyon yarışması yaptık. 10 yıl önce iki avucunuza sığan varlıkla kalem yarıştırabilmek, kulaklığın iki ucunu paylaşıp şarkı dinleyebilmek, aynı kortta tenis oynayabilmek harika. Çoraplarımız, iç çamaşırlarımız karışmaya başladı şimdilerde... Bırakın hobiyi, buradaki ortaklık bile muhteşem, seklinde, gelisine caktigi cevapla, fileleri havalandirmis CanDundar.

Toplumda cekirdek ailenin onemi, Cumhuriyet'in faydalari, yerli mali kullanmali mi, tatilde ne yaptim, stadyumda ne oldu icerikli mecburi mufredat kompozisyonlarini, sadece iyi not adina, soru cumleleriyle baslatip, uc noktalarla bitirecegime, iki koku arasindaki siir yazilasi farki dusunmemi saglayacak soruyla 20 sene once karsilasabilseydim, su an aklimdan gecenleri daha iyi anlatabilirdim, diye dusundum cevabi okuyunca. Roportaji tamamlayamadim zira icim bayildi, fikrim degisti. Basa sarip kelebek niyetine kendimi kozaya sarsam, kaynayan kurtlarimla benden sevgi guvesi olur anca. Seviyordum yedim derim, zarar verdigim yunlulerden hesap sorana da.


(cok zaman onceki hadise yeniden gundeme geldiginde, isin isten coktan gectigini vurgulamak icin, basliktaki sozu soyler anneannem, anlayan gerisini tamamlar)

Friday, April 11, 2008

Kaş mevzusu

Insan evladinin en stratejik noktalarindan birinin kaşlari oldugunu dusunurum. Hakliligimi kendim kadar baskarinin yuzunde de gorurum. Babadan olma anadan dogma kokune kuvvet kaş yapisina sahip bir insan olarak, aklim erdi ereli issiz adada yanima alacagim uc seyden ikisi cimbiz ve ayna olarak sabittir. Ikisi demirbassa zaten ucuncu de yas ve duruma gore anne sutu, destekli sutyen, Sawyer ya da kirpik kiviricisi olabilir.

Hal boyleyken, toplumun kalin ya da kontursuz dogal kaşa tahammulsuzlugunu kucuk yaşlarda farkediyor insan. Jenifir bile olsaniz, ozellikle kuaforcude soz donup dolasip kaşlarda bitiyor. Mesleki hastaligin bir baska cesidi olsa gerek soz konusu kaş biyik agdaci teyzeler, Bermuda şeytani alacakaranliginda kurduklari ucgen mekanizmada iki elleri ve on disleri ip tutarken bile son derece cevik ve saldirgan olabiliyor. Kisinin hoşlanmadigi detaylari estetik cercevesine sokmasindan guzeli olamaz tabii ki ancak etrafta bir ornek yontulmus kaşiyla ayni sasirmis surat ifadesine sahip kadinlari farkettikce mutecaviz kas yoluculara ve bilincsiz kurbanlara inat Frida olasim geliyor. Neyseki cok kalmadan geciyor.

Son.

Thursday, April 10, 2008

tavsanmis

ama sahit lazim. kuzu kadardi. boyle guzel gozlerle bu kadar sirin kulaklara hayatta rastlamadim.

Monday, April 07, 2008

boyle geciyor iste gunner...

Dugunlerde, saci basi makyaji ya da kostumu usturupsuz yeterli sayida insan bulunmazsa, geri kalanlar, anlamsiz sessizlikleri dolduracak laf uretmekte zorluk ceker. Gelin ya da damadi dis kapinin mandali mesafesinden taniyanlar, mesela kiz tarafindan kuzen cocuklari ya da erkek tarafinin apartman komsulari belki de damadin arkadasinin kizarkadasi olarak boy gosterenler, toren alaninda, vapurda unutulmus semsiye muamelesinin de etkisiyle can sikintisindan olebilir. Bu yuzden enteresan insanlar dugunlerin vazgecilmezidir.

Ben, kamber ya da mandal vazifesiyle katildigim organizasyonlarda genellikle kamufle olmayi tercih ederim. Dugunse, masa ortusu tonlarinda tek renk kostumumle, geceyse, siyahli karanlik elbisemle kendimi sahne kolonlarina eklemek suretiyle, alan hakimiyetini arttirabilecegim koseleri tutar, etrafi izlerim. Insan fizyolojisinin giyime elverdigi en yuksek ve en az dikkat cekici ayakkabilarimla gorus mesafemi de genisletirim.

Dugun sezonunun yavastan acildigi mevsimin ilk dugunu icin uzum baglarinin bogrundeyim. Sal desenli yesil elbisemle dugun fonunun bizzat kendisiyim. Davetiyede torenin cim alanda yapilacagi, uygun ayakkabi giyilmesi gerektigi belirtilmis. Ayakkabi reyonumun dugunluk rafi, az evvel belirttigim geleneksel dugun salonu formatina uygun igne topuklardan ibaret oldugundan, sal desenli yesil kamuflaj elbisemi tasiyan govdemi, ayakkabilarla cimlere sikica saplayarak kok salmisim gibi dogal durabilir-d-im. Dugunden iki gun once saclarimi kestirmeseydim.

Bahar temizligi olsun, hafifleyeyim, havam degissin, adeta bir baska ben olayim diye gittigim kuaforden her bir teli ayri boyda saclarla dondum. Her zamanki gibi bilincsizdim. Soyle kat kat olsun, ucussun derken elim alnima carpti. Kuafor de son kararim mi diye sormadan hasirt diye alnimin on tarafini aldi. Kesti kivirdi cevirdi, sirin mi sirin oldum. Yikayip uyudum. Sabah uyanan adeta bir baska bendi. Ruzgar yemis aslan yelesi sacimin kakul kismi kafamda bagimsiz bolge ilan etmis. Laftan sozden joleden spreyden anlamiyor. Pek umudum yok ama kirsal dugun alaninda musait inek buldum buldum bulamadim konu basliklarindan biri de benim.

Saturday, April 05, 2008

gec kagidi

gunes dibinde kahve molasi verdim. bahar carpti. kelimelerim dagildi. bu ne cok deniz, bu ne cok marti.