Saturday, February 24, 2007

cesaret sürat entrika ve suluboya

bu site son zamanlarda fazlasiyla oradan buradan ve havadan bahsettigine gore artik sulara gecme vaktidir... suluboya bizim kulturde ne eski zamanda ne de simdilerde cok ragbet gormemis nispeten zor bir tekniktir, diyor yazar ozet olarak, Renklerin Suda Dansi adli suluboya sergisinin kitapciginda. sebebini suluboyanin zor, cesaret-sürat-guven ve deneyim isteyen hata kabul etmez kisiligine yaslayarak.

kisisel fikrim yazarla bir miktar uyussa da ben suluboyanin herzaman heryerde en az gereksinimle yapilabilen, guzelligini hata yapmamak icin verdiginiz ugras ve saydam sadeliginden alan, her fircada en azla en cogu anlatabilmek icin heyecan duyulan zarif bir teknik oldugunu dusunurum. yukaridaki resmin uzak ucunda gordugunuz -sahane yeniyil hediyem- portatif boya kutumu iste bu sebepten yalnizliktan sikilabilecegim her yere gotururum...

bir elin parmaklari kadar sanatcinin katilimiyla serilmis bakmaya doyulmaz resimlerden Vahap Demirbas'inkini secip kendi yorumumla boyarken sadece bakip inceleyerek bile bu usta insanlardan cok sey ogrenilebilecegini farkettim. atolyelerinde zaman gecirmek ya da bizzat resmederken izlemek luksten sayiliyorsa eger, zevkle gezilmis bir sergi ve bir kitapcik da sevinmeye yeter..:)


resmin bitmis hali pek yakinda burada


Thursday, February 22, 2007

Seyir defterimden gecikmeli yayin


Ocak 1 , basa donus

4 sene once NewYork havaalanina inmemle odumun patlamasi bir olmustu. iki buyuk tonbaligi kivaminda bavulum elime verilmis ic hatlara gitmek uzre alt kata gonderilmistim, salakligin talihsizlige karismasiyla terminal degistirirken kendimi binanin disina cikarmis bilahare geri sokmak icin cok cirpinmistim. hey gidi gunler diyorum simdi guvenlikten gecerken halime soyle bir bakip, su hayatta alisilmayacak sey var mi ki?

ucagim rotar ustune rotar atarken ve ustumde yeni parfum sikacak yer kalmamisken, kendime ucak manzarali bir kosede mekan ayarladim, gecikmis yilsonu ozeti yapiyorum. koskoca bir yili arkasindan iki kelam etmeden gondermek olmaz ki…

genel olarak yeni yildan pek beklentim olmaz benim. beklememelisin ki bir seyi, gelmeyisine uzulmeyesin. olur da gelirse o zaman cok sevinirsin. zaten dogum tarihi maziye gomuldukce beklenti listesi de maneviyat uzerine doseniyor. saglikti huzurdu afiyetti dunya barisiydi falan fistik derken kendimi eksilmeye yuz tutanlarin daha da eksilmemesi icin istek yaparken buluyorum…

ugurlar olsun 2006. yeni yil da senin gibi mulayim olsun, iyi suprizler bulundursun. aglatmasin, yormasin, huzursuzluk yaratmasin. buyuk odulde gozum yok, yan cebime amorti konsun…

Monday, February 19, 2007

naneler kururken


yaslanmak dedigimiz kirisiklik, unutkanlik, karamsarlik degil sanki... bir zamana kadar yalnizca fiziksel olarak andirdiginiz annenizin yillar yili kinadiginiz davranis bicimlerini sergiliyor, yuh daha neler dediginiz kimi durumlarin icinde yeraliyor tam da anneniz gibi tepki veriyor oldugunuzu farkettiniz mi hayirli olsun. iyi mi kotu mu hesabi yok ama insanda ister istemez armutluk hissi uyaniyor, illa ki dibe dusuyoruz.
mesela ben, eve gelen misafire yemesi-herseyden yemesi-biraz daha yemesi icin israr edilmesine, gereksiz tembih tekrarlarina, zaten toplu olan odalarin derleme calismalari sonucunda aradigin bulunmaz bulundugunda ise yaramaz hale getirilmesine ve en cok da gurultulu telasa kizar-d-im. sofrada tabagima konudugunda tanistigim yemekleri artik kendim yapip yedirdigimde, aksilik olacagini bildigim durumlarda sayisiz tekrar yapmazsam aksilik oldugunu test ettigimde, ayni anda evisi yemek alisveris odev sinav cinnet gibi birden fazla olaya bolunup koordinasyon saglamam gerektiginde veee cok yakin zamanda 'ben hic gormedim, ellemedim, biraktigin yerdedir' beyanatim esliginde aranan muhim kagit parcasi mutfak copunden cay lekeli ciktiginda zamani dondurup disardan baktigim sahsi daha once gormedim ama kirk yildir taniyor gibiyim.

yazdiklarim kurutacagim naneleri ayiklarken aklima geldi, cok durmadilar, gecti. sahi aranan sey hic birakildigi yerde bulunmus mudur ya da hirka gercekten de biraz bol mu olur??


(bilmeyene tuyo: gazeteye ozenle serdiginiz nanenin uzerini yine gazeteyle kapatirsaniz kararmaz-mis)

Wednesday, February 14, 2007

tarihte bugun

ben dogdum...

once kisik ateste agir agir sonra hizlica,
karistirmama ragmen hayatimi durmadan
yer yer dibim tutarak
buyudum...
bir zaman kus oldum uctum semaya
cok gecmedi vuruldum, ilk bakista...
:)
iyi ki

herzamankinden daha cok, sevgiler...


Tuesday, February 13, 2007

Friday, February 09, 2007

kisa mesafe asabiyeti


yurdum topraklarinda hikayelerin sonu gelmiyor.. yabanci topraklarda da sikinti cektigimiz soylenemez ama tadi boyle degil.
bilen bilir Ankarada yollar tarumar, gidilesi yer her neresi olursa olsun yollarin sizi cikardigi yer ayni, sanki kucuk Roma. vatandaslarin icgudulerine duyulan guven sonsuz olsa gerek ikaz, yon, tarif bilhassa yok. Akaydan inmek suretiyle Eskisehire gitmek ilk kez deneyen icin bir mucize, ikinciler icin coktan yon secmeli muamma, uc ve sonrakilere kismet, hayirlisi her neyse...
mekan Mesrutiyet caddesi, saatler aksam, aksamin bombasi taksici. duragin en onundeki taksiye atlamis eve gitmek istiyoruz, Kucukesat diyor kardesim yardimci olmak bakimindan yolu da hafiften tarif ederek. yolculugun macerali gececegi sofor beyin ilk tepkisinden belli oluyor, diyor ki:
"e sura orasi !?!"
pek de esprili diyorum icimden nasil kurdu cumleyi keratta. gaz padalindaki topuk izini takiben kaldirim, diger arac ve yayalara teget aldigimiz virajlardan durumun vehametini anliyorum.. adam kopurmus, Ankara ayazinda actigi camini kapatmasini ya da tuten sigarayi sondurmesini rica etsem kacari yok ertesi gune ucuncu sayfa haberiyiz. 5 dakikalik yolculuk suresinin ilk kisminda arka koltugun sirti ve on koltugun arkasi arasinda sahsima ayrilmis boslukta savrulurken aklimdan Sincanda oturuyor olsaydik belki daha uzun yasardik fikri geciyor. son kisimlarindaysa eve Kecioren ustunden gitmeyi akil edemedigime yaniyorum.
saglimen eve vardigimizda sofor bey 4 ytl'lik ucretini ilahi adaletin bizi bildigi gibi yapmasi dilegiyle alip on cama firlatiyor ve iniyoruz. o ana kadar kazayla gik sesi cikar diye tuttugumuz nefesimizi salip iki gun boyunca guluyoruz.

BenBugunBunuOgrendim beyden heves edip birkac gun sonra bindigim takside sordum durumu. 3 yeni Turk lirasindan az tutacaksa kisa mesafe asabiyetine hak verilebilirmis. durak taksisi olarak kimi zaman 1 saatten fazla sirada bekledikleri olurmus. kimi musteri binip 100 metre ilerde inmek istermis. tabi musteride hakliymis ama onlara da yazikmis. niyet bu ise onceden belirtmek gerekirmis ya da yoldan gecen taksi cevrilmeliymis.

bilginize...


(resimdeki kucukEmrah bakisli arkadas Mavis (akla gelecek isim degil), mahkumiyeti canli renkleri, sevecen tavirlari ve kapanmayan cenesi sebebinden. tahliye olur mu bilinmez, sabir dileklerimle..)

Friday, February 02, 2007

bunlari biliyor muydunuz?


saklambac oyunu esnasinda efendi gibi saklanip beklemek yerine eve gidip su icen, yemek yiyen, ihtiyac gideren ve bu sayede ebe basta tum katilimcilarin asabini bozan arkadaslari sevmedim sevmem. sirf onlar yuzunden canak comlek patlar, onca saklanma cabasi, sobe adina atilan depar yalan olur. buyuk babaannemin kendine has terimiyle 'ciridik-(oyunbozan)' olmak istemem, gec de olsa sevgili Pinar veYok ki'nin sobeleri uzerine...

gec yasimda haberdar olmama ragmen ilk duyusta baglandigim, trt radyolarindan baska yerde calinmayan ve muhtesem beste gufte uyumuyla ortami canlandiran Morkoyun turkusunu de dagdan gelen basrol oyuncusunu da cok severim. mor olsun olmasin suru pisikolojisine satasmalara inat kuzu-koyun ahalisini de takdir ederim.

cici el pis elli bizans oyunlarina zerre aldiris etmemis, cok ustume gelindiginde kalemi sag elime gecirip konusma yetenegimi suresiz tatile gondermis bir solagim. haliyle o ana kadar suursuz davranan ebeveynin panige kapilip taraf degistirmesiyle fabrika cikisi orjinal halime geri donmus bulunmaktayim.

dogumgunum 14subat. tebrigi kimin hakettigi kismi biraz karisik nitekim ben dogmamak icin cok caba sarfetmisim, ellemeyin burda iyiyim dedimse de anlayan olmamis, boynuma kordonu dolayip sessiz beklemisim. annem diyor ki, o zamanlarda nerde sen nerdeee Valentin. kimse haberdar olmadigina gore benim tevellut St.Valentin oncesine denk geliyor olsa gerek..

yukarida gormus oldugunuz resim ilkokul besten. mavi uniformali Fransiz askerleri yesilli Turk askerleriyle temsili Kurtulus savasi sahnesinde. belli ki konuya bir ders saati sure bicilmis ve yaratici dusunceyle kaybedecek zamanim yok:) kendimi bildim bileli adam kedi kopek kaldirim parmak kulak detay cizmeyi severim. sehit ve gazi askerlerin surat ifadesine dikkat edelim. tasarimci mimar olayim istedim, secildim lakin gonlumun istedigi yere yerlestirilemedim...

son olarak.. kisa planlanmis TR ziyaretim bir miktar uzamis olsa da, artik iyiyim ve hafifim. dusunen, iyi dileklerini gonderen, bizzat gelip soyleyen herkese tesekkur ederim.


top benden kime gitsin bir dusuneyim...