Thursday, February 21, 2013

Yasemin'in cekirdek ailesini citlerken


O gun: Temmuz 2009 (cocuksuz blogger- arsiv)
Tatil etkinlikleri kapsaminda deniz-sezlonk, sezlonk-deniz kisirdongusunun ekseriye sezlonk kisminda elimdeki Uykusuz ciltlerini bitirdigimde Puslu Kitalar Atlasi'yla basbasa kaldim. okudugumu anlamak icin ihtiyac duydugum konsantrasyonun, etrafimi saran plaj ortaminda bulunmadigini, kitabin ilk sayfasinda onikinci kere basa donerken kabullendim. unlu cenazesi esintili gozluklerimi taktim, izledim, dinledim.
ilk tespit plajdaki goze batan kiz cocuk fazlaligi. firfir puantiye ve goz alici renk cumbusunun algimi perdelemesi bir yana, 0-6 yas arasi bebelerin yuzde 80'i kiz ve kizlarin yuzde yuzu geveze... yeniyetme isimlerin hakimiyetindeki sahil ornek grubunun temsili elemani sectigim Yasemin sayesinde, cocuk yetistirme uzerine hic de lazim olmadigi kadar fikrim/endisem/ cok bilinmeyenli denklemim var artik..
tipik bir yasemin annesinin tercihi, yasemin'i diger insanlarin tatil kalitesini bozmak uzre plaj ortamina salmadigi zamanlarda, kiziyla kaliteli zaman gecirmekten yana. komsu sezlonk ve sig denizde yuksek desilbelle gecen sozkonusu zaman dilimine dair en bariz rahatsizlik, yasemin'in cocuk safligini mutemadiyen asan cok bilmis/ukala/uyuz tavirlari oldu.. sasirdigimi soyleyemem zira yasemin'in annesi yasemin'le o kadar buyukmuscesine, seviyeli ve elit konusuyordu ki, bir sure sonra yasemin'in hayatinda gudumlu anne terliginin hic yer almayacagi fikrine icim buruldu..

tum bunlarin ustune sonraki sabah, yasemin ve babasi yuzmetrelik sucuklu tost sirasinda onume dustu. her bes cumlede bir 'yasemin sen bir prensessin, aferim' tasdigini veren yasemin babasini bir an kollarindan tutup sarsmak, omzunu azi kesilmis sucuk kangaliyla durtmek istedim. yasemin prenses filan degildi. super simarik bir veletti ve pek tabii atlikarinca'nin mariyahuakina'si olabilirdi.. zaten, ozel olmak neden bu kadar onemliydi ki? insan buyudukce baskalarinin da en az kendisi kadar ozel oldugunu gorup, siradanligini er ya da gec kabullenmez miydi? Yasemin, gayet siradan bir hayatin bazen her seyden guzel olabilecegini kimbilir ne kadar gec fark edecekti. hepsinden gectim, sadece bes dakika sessiz kalabilecek miydi?
sanmam.
bu yaziyi tatil donusu yazip kaydetmeyi secmemin nedeni, ailemde, etrafimda, bloglarda yasayan milyorlarca yasemin annesinin dolustugu gruba elbet birgun kendimin de dahil olacagi fikrinin beni urkutmesiydi. geleneksel cocuk yetistirme metodunun belliki suyu cikmisti ve en mukemmel meyveyi yetistirmek isteyen ebeveynler, bilinc seviyesi citasini her gecen gun daha da yuksege itiyordu. bunun herhangi bir tarafi kotu olabilir miydi ki derken ve sorum cevapsiz kalirken Time dergisinin basligi takildi gozume. Kitapcida bir cirpida okudugum makalenin basligi overparenting'di ve hatta bu tip ebeveynlere helikopter ebeveyn denmekteyti..
Cocugu, planlandigi gunden itibaren siki ablukayla hayat projesi haline getirmek, kafatasi capini gugillayip yasitlariyla karsilastirmak, kalem tutus seklindeki ergonomiyi gelistirmek gibi orneklerle uzayip giden listenin neresine cizgi cekmek lazimdi hic fikrim yoktu. Cocugu elinde yarim ekmekle butun gun sokaga salmak ki yapilmisini gordum ve hayatina asiri mudahale etmek arasinda bir yerde durmak en guzeliydi muhtemelen ama ora kimbilir nereydi. zaten, kendi Yasemini sozkonusuyken, insan, kendine ne kadar soz gecirebilirdi?
Bu gun: Subat 2013 (prenses annesi blogger)
yazinin tamamini yaladim gitti..

Tuesday, February 19, 2013

belated 34

14 subati notsuz gecmem mumkun degil. 34 mum da uflesem dogumgunleri benim icin hala onemli, mum uflenesi, pasta kesilesi, not dusulesi ve dilek tutulasi guzel gunlerden biri.. bu senenin hissiyati: tek tek aldigim her yasin benimle birlikte minigimi de buyuttugunu dusunmek, yaslanmak degil buyumek, cirkinlesmek degil eskimek ve hatta vintage'a dogru gazi koklemek, tarifsiz recetesiz sipsak kek borek yemek yapabilmek ve ordulari telassiz son dakika hazirliklariyla doyurabilmek aka annelesmek, seneye bayir asagi inise gececegimi bilmek, ilk anti-aging krem siparisini vermek filandan ibaret.

Tuesday, February 12, 2013

arsif-antibiyotik wins

...ve alelade bir sabah, yatarken bilegime gecirdigim lastik tokayi tek hamlede daginik topuza donusturdugum sacima gecirmek suretiyle yataktan firlayip, nereye cikarttiysam orada kesinlikle bulamadigim terlik tekimin saklanmis olabilecegi yerleri dusunerek kalorifer termostatina ilerlerken, yol ustunde ayagima batan sirinbaba minyaturunu kosedeki oyuncak sepetine sutlayip, su isiticisinin dugmesine basarken az evvel ayni tezgahtan gecmis er kisinin bir kisim tezgah ustune futursuzca sactigi kahve tozlarini lavabo icine iteledikten sonra, butun gece icip icip ustune calistigi, kapasitesini zorlayan bezinden ayrilmakta kararsizlik yasayan yavrukusum, kundede giydireverdigim yeleginin dugmeleriyle cozemedigi problemine konsantre olmusken, evin uzak ucundaki tuvalete kosarak butun aksam yiyip ictigim mandalina puskevit ve caylari bunyemden uzaklastirma, yuz yikama ve dis fircalama aktivitemi rekor surede bitirip kahvalti hazirligina girisecegim ve giristigim kahvaltinin buyuk olasilikla yenmeyecegi alelade bir sabah, yataktan kalkamadim. cunku cok hastaydim.
ayakustu gecistirdigim gribal enfeksiyonumun 18.gununde, balli naneli bitkili buharli alternatif yollari terkedip, surunerek modern tibbin cok mesgul neferi dr.povil'i gormeye gittim. 45 dakika uyumamak icin direndigim bekleme odasindan ayrildigimda, dr.povil'in antibiyotik yazmasi icin tipime bakmasi yeterli oldu. zira kaymak soyle dursun hic donmeyecekmiscesine yerinde yoktu. burnuma fisfis, oksuruge surup, kirikliga advil, bogazima pastil yazarken simdi bana uyumam ama sadece uyumam icin bir tam gun verseler tek bir soz bile soylemeye halim olmadan aninda uykuya dalacagim geciyordu aklimdan. hemmen eve gelip ilaclarimi ictim, bir tam gun uyudum ve dipcik gibi kalktim, demek isterdim. oysa ki aksam saatine kalan trafikte bir tam saatte varabildigim ev, yoklugumda adeta bastan yaratilmisti. acma sacma dagitma ve yeniden duzenleme calismalarinin son derece yordugu yavrukusumun uykusu gelmisti ve karni acti. bu her zaman icin yaman bir celiskiydi zira yorgun bebe yemek yemiyor, aclik ise uykuya izin vermeyecek derecede mizmizlastiriyordu. butun denklemleri cozup tokami bilegime gecirebildigimde uyumak icin bana ayrilan surenin bir kismini yemistim bile...

hastaligin 25. gununde ziyaret ettigim kulak burun bogazci doktor, bu sure zarfinda uc kere iylesip yeniden hastalandigimi dogruladi ve burnumdan girip beynimin bir kismini ekranda gormemizi saglayan minnak kamerasiyla coktan iylestigi halde hala koku ve tat almayan burunsal hucrelerime adi virusun zarar vermis oldugunu belirtti. koku ve tat zipziplari ne zaman geri gelir bilinmiyordu. geri gelmedigi durumlar da oldukca yaygindi. isimiz her zaman ki gibi kismet ve hayirlisiydi. yine de steroid fisfisla sansimizi deneyecektik.

seyir defterine ek:
nerdeyse iki ay sonra artik hasta degilim. koku ve tat hala kacik. hayatta kalmami saglayacak, belki daha onemlisi kaka dedektorlugu yapabilecek kadar az bir kismi geri geldi. ama benim hala umudum var...

Tuesday, February 05, 2013

17 ay mektubu-kendime

Sagda solda duyuyorum, parkta cocuklar konusuyor. Cogunun annesi ay mektubu yazip sakliyormus. Bizimki tembel cikti. Ay mektubu soyle dursun ne zaman yurudum ne zaman ne yedim ictim, ilk neye ne dedim kayda gecen yok. Bebekligim gumburtuye mi gidiyor komsular havaaar diye feryat etmektense aldim kalemi elime. Vakit oldukca yazayim da arsiv olsun. Bugun ayin yirmi dordu, 17 ayligim. Yasi sorulunca ay cinsinden cevap verene oldum olasi gicik kapardim ama bu alemde isler boyle yuruyormus artik kabullendim.
Bugunlerde, acikinca, sevinince, susayinca, yorulunca, aglarken, uyurken, gulerken, uyumamakta direnirken, ruyamda, salincakta, banyoda ve hatta anne kolundayken, arka arkaya kac kez 'anne' diyebilecegimi test ediyorum bazen. En az anne kadar 'baba'da diyorum ama o genelde spor amacli oluyor. Dikkatin baska yere yonelmesinden hoslanmiyorum. Hep ben felsefesini benimsettim, memnunum.
Soyleneni baya baya anliyorum ama ekseriye salaga yatiyorum. Soylemedigim halde onlar da beni baya baya anliyorlar. Ustten dort alttan iki disim cikti, kuruyemisin yanina bira rica ediyorum, salaga yatiyorlar canim sikiliyor biraz.
Bu sabah evden cikma tantanasinin son ayaginda, kapi esigine sadece 10 adim kalmisken ve hersey hazirken ve gidecegimiz yere kafadan 10 dakika gec kalmisken annemin mum deodorantini kaptigim gibi yaladim. O ne aci tat yalebbim. Pisman oldum ama kucuk bir parca da disime takilmis. Zorla tukutturulup agzim yuzum yikandi. Insan bir cikolata tatli tadi unutacak bir sey bekliyor tabii arkasindan ama nerdeeee. Bizimki doktoru sonra da zehir merkezini aradi. Muhim degilmis cok sukur bir de doktor ziyareti girmedi isin icine. Sut ikramini takiben gidecegimiz yere 35 dakika gec kaldik. Saglik oldu.
Ayni gunun aksamustunde 17 aylik olmam serefine her zaman esindigim masamin ustune kap kap renkli birseyler hazirlamis annecon. Parmaklari bandirip bandirip boyadik kagidi. Cok eglendim dogrusu. Madem eller parmaklar boyali neden sadece onumdeki kagitla yetineyim dedigim anda eglenceyi bitiriyorlar genelde. Yeni isinmistim oysa ki. Dogru banyoya goturuldum. Eller filan yikandi.  Genelde elleri kurulayip, ancak yetisebildigim banyo kapisini guc bela ceker cikarim disari. Annecon da boyle dusunmus olacak ki bir kosu boyalari toplamaya iceri gitti. Icimden bir ses klozet kapaginin altinda eglencenin devam ettigini soyledi, ben de dinledim. Birikmis suya hic dayanamam. Aynen iceri sarkip kollari daldirdim. Sip sipidik sip dememe kalmadan eglence bitti. Allahtan beni oyle gorunce annecona bir sure kal geldi de iki sip daha yapabildim. Temizlik, banyo manyo sonrasinda malum isler.. Bir gunu de iste boyle eglenceye doyamadan bitirdik.
Hemen tarihe notumu da duseyim:
anne, anni, enne, onno, anno: anne
baba:baba, pilav (babanin yaptigi pilava atfen)
meme:emzik
mimi: duduk makarna
pis:pis
pisssss: tuvaletteki isler
piss pisss: uyuma efekti
dede:dede
psipsi: kedi
uv uv: komsunun kopegi Gio
beybis: bebek, yogurt (bebek resimli etiketine atfen)
emmmm: sut
blup: balik
aabut: havuc
eeeeeeee: dis fircalama efekti
ceci: jackie (dostum olur)
bii-bii: bici bici, elektrik supurgesi, sac kurutma makinasi, mutfak robotu, vizildayan hersey
eybibi: a-b-c
eybis: telefon, alo
hadi simdilik bye,
optum
Lila