Friday, December 11, 2015

Temcit serisi... temmuz'07

TUESDAY, JULY 07, 2009

o kadar da gecmiste kalmayan eskiden, bir kelimeyi, haberi, sozu, bakisi, durusu, gunluk hayatin cok da umurda olmayan tek bir anini, yayin akisi esnasinda bulundugu kareden keserek cikartip enine boyuna sundurebilir, ustunde uzuuun uzuun dusunebilir, igne ucu delikli suzgeclerden gecirebilir ya da islak pamuk altinda budaklanmasini izleyip saymaya usenilesi vakitlerce yorum yapabilirdim. o yorumlarin milyorda biriyle gunasiri blog yazabilir, asirdigim gunlerde yazdigim yazilari bizzat kendi ilgime draft olarak kaydedebilirdim... simdiki degisikligin sebebini once bitirdigim doktora sanmistim. bunye bunalmadikca kurcalamiyor, hayattan memnunsa elestirmiyor, mutluysa irdelemiyor sandim. yanilmisim. onca ay issiz kaldim. bunaldim, hayattan biktim, mutsuzluklari yeniden tanimladim. yazmadim... sonra sucu yalnizliga attim. insan yalniz kalmadikca dusunmuyor, konusabiliyorsa yazmiyor sandim. buldugum isle yeniden yalniz kaldim. medeniyet uzaginda, yeni bir kampus koyunde, hic komsumun olmadigi tek odali kendi evimde istemedigim kadar yalnizdim. yine yazmadim.. 

sonra birdenbire ne oldugunu anladigimi filan sanan okuyucuya hatirlatirim ki bu tip ilahi aydinlanmalar edebi yazilarda olur. burasi amator ruhlu koyun blogu. egitmekle gorevli bulundugum iki kucuk cekirgeye gunlerdir giris gelisme sonuc iliskisini anlatmaya calisiyor olmam ve bu iliskiye su siralar duydugum nefretli tiksinti gelmis gecmis butun yazi duzenlerinin icine tukurme istegiyle doldurdu beni. nefretimin bir kismini sactigima ve yazinin gelisimini ziyadesiyle bozduguma gore ilk paragraftaki meseleye geri donebilir tahmini sonuca varabilirim.

sanirim, yazma potansiyelimin baltasi anonimligimi koruma cabasi.. zaten belki gercekten de, 'mahremiyetin gitti mi elden sen de gitmelisin tez elden'*. belki de degil. gayet karizmatik sonucu da boylelikle piciriklestirdigimize gore dagilabiliriz. yasasin kisisel anlatimin bozuk gelisimi.

*ElifSafak-Mahrem

Tuesday, December 08, 2015

Zaman zaman

Bir cocuk daha yaptik ve butun hayatimiz degisti...

Artik dort kisilik bir aileyiz. Bana genelde evde 10-12 kisi yasiyormusuz gibi geliyor. Bulasik makinasi, camasir makinasi, oyuncak sepeti, park, okul, mutfak tezgahi haricinde evde ve sokakta muhattap oldugum mercii yok diyebilirim. Masa, sandalye ve koltuk kullanmiyorum. Tuvalet ve dus hayati onem tasiyorsa, yatak ise opsiyonel bir secim benim icin. Hani orada son derece kalitesiz uykuya harcayacagim zamanda ohoo neler neler yaparim mantigini benimsedim. Isin bana gore en ilginc tarafi butun bu degisimden hic gocunmuyor olusum. Uykusuzluk, vakitsizlik ve kaos artik normallesti. Hamilelik hormonlariyla kavruldugum en civcivli baslangic zamanlarinda, kendimi donup dolasip darladigim tek mevzu, sevgimi ilgimi alakami kalbimi, kendimi iki yavruya nasil esit bolecegimle ilgiliydi. Hele ki ilkini bunca zaman istemis, beklemis, sevmis, sindirmisken, ikincide hersey nasil olacakti... Oyle cabuk ve guzel oldu ki. Kalbimi bolmeme gerek kalmadi zira bir butun olarak kalbe donustum. Artik dunyanin butun dertleri bana dert. Cocuklarla ilgili olanlari ozellikle. Daha hassas, daha pratik, daha sakin, daha genis, daha dalgin ve daha pis bir insanim artik.

Ailenin en yeni uyesi birkac gun sonra ilk dogumgununu kutlayacak. Zaman ah zaman. Nasil da gecti habersiz su gibi filan degil. Soke soke, ite kaka, bildigin, resmen, gozumuze parmagini bastira batira..

Zaman ah zaman da.. Yine de o zaman. butun kalbimle iyi ki.