Wednesday, December 25, 2013

eskiden ugrastigim seyler: Chicago 2011

hasin esen ruzgarla, yarim metrelik pencere pervazindan mutfak parkesine dorduncu kez serbest cakilan meneksemin-camdan gelen gunesli serinligi sevdigini biliyorum-keyfi kacik. konusuyorum, hatir soruyorum, ses yok. bi tavir, bi cicek curutme, bi yaprak porsutme filan. bilmiyorum ki gonlunu nasil almali. hayir mevzu ben olsam, calarsin kokume bir kasik nutella aninda kendimi sevincten parkeye cakarim. cicek sulalesi iste..

eskiden ugrastigim seyler: NewYork 2010

islak semsiye masa altina yerlestirilir, palto atki hirka cikar sandalyelere serilir, canta telefon cuzdan masa ustune yayilir, eldeki tepsi masaya iner, cay bardaginin kapagi acilir, cikolatali sey peceteye sarilir, ilk lokmanin dislenmesine saliseler kala dibimde bir adam:
-hanfendi!
-? (neey der gibi bakis)
-burasi full servis masasi, self servis icin yandaki masaya gecmeniz lazim, yanlis yerdesiniz.
(disler hala cikolatali seyin ustunde... sessizlik.. bir bu masaya bir yandaki masaya sonra konusan adama bakis.. disleri cikolatali seyin ustunden ayiris.. yutkunus)
-burasi baska kafe mi?
-ayni ama burasi siparisli masa. yan masaya gecmeniz lazim.
- (seni suracikta islak odunla tartaklamak istiyorum ama ortamdaki tek odun sen islak olan da benim der gibi bakis, agzi acis gozu yumus) siparisim 5 dolarlik, oturacagim sure maksimum 10 dakika, kafe zaten bos, 75 sent bahsis icin bu konusmayi yapiyor olmamiz ne sacma degil mi?
-? (neey der gibi bakis)
-kafenin adi Europa ama cok firin ekmek lazim daha..(masadan kalkarken kendi kendine mirildanis)
- yardim edeyim.
- yaaa birak allasen. (daga kusen tavsanmis gibi adama bakmayis).

Saturday, December 14, 2013

Sunday, December 08, 2013

Yol sohbetleri: Rezervasyon

telefondaki ses- alo?
benim sesim-  iyi aksamlar
yandaki ses-  {turk oldugunu nerden bildin?}
benim sesim- {alo dedi}
telefondaki ses-buyrun?
bs- biz yoldayiz. 4 kisilik masa rezervasyonu yaptirabilir miyiz?
ts- 4 kisiiiilikkkk...hmmmm.... tamam masayi ayiriyorum.
bs-tesekkurler, gorusuruz. bye.
ts-bye.
benim sesim- {tamamdir masa ayrilcak}
yandaki ses-  {e isim vermedin?}
benim sesim- {hmm. almadi di mi?}
yandaki sessizlik.

Wednesday, December 04, 2013

dailey metod

 kobay  ve temsili pilates topu

Siccacik yoga sinifi uyeligimin bitmesiyle kendimi icinde buldugum bosluk beni oylesine sarsti ki kendimi bir sabah ansizin bir suredir adini duydugum eve on kulac mesafedeki studyoda buldum. ve yine her zamanki gibi gitmeden once internette yazilan yorumlari okudum ama sallamadim. metodu ve studyoyu anlatmadan once bahsettigim bosluk ve sarsilmayi kurcalamak isterim. 
Ben aslen kilo vermek derdinde degilim. sadece uzerinize afiyet okuz gibi yiyeyim, canimin istedigini istedigim saat gomeyim ama mevcut kiloma kilo eklemeyeyim gayesindeyim. ha bir dumduz karin, efendime diyim el sallayinca titremeyen pazular, erimis mafin toplari kim istemez, onlar da yan cebimde kalsin mumkunse. Asil mesele baska..
Tam zamanli bir ev annesi oldugum uzre bazi gunlerin bazi saatlerinde bulundugum ortamdan kosarak kacmak ve bir daha geri donmemek istedigimi fark ettigimden beri bu tip anlar yaklasirken (terrible 34) kendime hemmencecik bir kanalizasyon alani bulmam icap ediyor. halk jargonunda tantrum olarak adlandirilan bu tip ataklarin sikligi ve siddeti yavruyla gecirilen overdoz zaman, uykusuzluk ve aktivitesizlikle dogru oratili. bizzat kendi bilimsel arastirmalarim sonucu vardigim nokta su ki, haftaici herhangi bir gunun herhangi bir saatinde eli kolu bos, cantasiz, cocuksuz, matarasiz, islak mendilsiz, bezsiz, mandalina muz ya da kuru meyvesiz sokaga futursuzca salindigimda, ben, takip eden 4 gunu, hafta ici ya da sonu olmaksizin ataksiz geciriyorum. soz konusu basibos bir saat icin evden cikarken cogu zaman geride biraktigim manzara oylesine acikli oluyor ki o bir saati ekseriye kendime iskence ederek ve bu sayede vicdan azabi duymayarak geciriyorum. 
bu uzun giristen sonra yeni spor salonumun adini aciklayabilirim. the dailey method. ismin sonundaki method kelimesi bir saatlik metodik iskenceyi vurguluyor. yoga olsun pilates olsun sicak ya da soguk olsun hepsinin ardinda puri pak uhrevi bir butune tamamlanma arzusu yatiyorken the dailey metodun tek amaci bir saatlik surede maksimum kasi minimum zaman kaybi ve hareketle calistirmak. terlemek yok. kardio yok. hoplama ziplama, muzikle cosma yok. konusma yok. bir duvar aynasi, onunde bir bar ve kaymayan coraplar var. metodu geckin yasinda balerin olmaya heves etmis bir kadincagizin turettigini dusunuyorum. balerin olamamis ancak bari yaptigim spor bosa gitmesin dur ben bunu halkla paylasayim demis. peki bir ders gittim, ikinciye gittim ucuncuye neden gittim. cunku ise yariyor. sirt, bel, karin bacak hepsi tingir mingir calisiyor, saglam yag yakiyor ve insan ozellikle ertesi sabah yengec bacaklariyla yururken kendini iyi hissediyor. 
bu kez bir aylik sinirsiz uyelik yok, insan gibi, temkinli, azar azar.
kismet.

Sunday, December 01, 2013

HelloWorld

Dikisle olan munasebetimi bir adim ileriye tasidim. Buyrun:
http://madebylilasmom.tumblr.com/
Dukkan hazir gibi ancak satis yapmaktan tirsan ilk dukkan sahibi olarak tarihe gecebilirim. Vitrindeki kostumler suan sehrimizin lokal sanat studyosunda satista. Sonrasi nasil olur henuz bilmiyorum ama ben kiyafetleri cizerken, hikayeleriyle dikerken ve fotograflarini cekerken cok eglendim. Darisi size.. (aka Enjoy!)