Friday, July 30, 2010

dokulsun zaten biraz.

allah allah kontesi..?

ask, sehvet, gizem, soylular, din, cinayet. hepsi bu uclude. atmiyorum.
ben okudum sevdim. enginardic da okumus, sevmis.

Wednesday, July 28, 2010

karizma

kimsenin beni durduramayacagini, degisemeyecegimi, duzelemeyecegimi kabullenmeliyim. hayat bazen bana o kadar zor ki:)

Tuesday, July 27, 2010

temmuzikibinon, elmadag

hi deyince aksanimin, yes deyince anavatanimin soruldugu, verdigim cevabin suratlarda hayret dalgalari olusturdugu minnak bir koydeyim. koyun tek caddesinin uzerindeki besi restoran on dukkanin arasinda starbaks'i secince, halamin kizini gormus gibi oldum. rahatladim gevsedim, cayimi alip cam kenarina tunedim, kalemleri boyalari onume doktum, yazdim cizdim. eskiden, buyuttugum bakterilerin ortam kosullarina carcabuk sagladigi uyumu hayretle izlerdim. az besle az yemeye alissinlar, tut kolundan yepyeni ortama birak aninda cogalsinlar, bas ortama antibiyotigi, yemek ustune tatliymis gibi davransinlar. yegane ilac zaman. ne kadar tanidik degil mi? hayat cok garip gercekten de, burda vapurlar filan da yok halbuse.

Monday, July 26, 2010

annemin tarifleri


Yemek bloglari, dergiler ve televizyon kanallarinin olmadigi zamanlarda her evde hemen hemen ayni hamur islerinin pisiyor oldugunu konu komsudan gelen peceteli ikram tabaklarinin muhteviyatindan anlamak mumkundu. Aklimin erdigi zaman dilimine ait misafirlik menulerinde, alman pastasi ikramin sahi, zeytinyagli dolma egzotik demirbas, elmali kurabiye evsahibinin huneri, kek pogaca da bildigin herzamankinden yapiverdim iste grubunun uyesiydi..

Hamurisi ve bogaz kulturunun, gunden gune (altin), kulaktan kulaga ya da GonulCandas'tan halka yayildigi 20 kusur sene once bile annemin deneysel mutfak mecaralari pesinde olmasi ilginc... Akranlarim mutfak dolaplari dibinde emaye tencere kapaklari ve metal cay tabaklariyla oynarken benim edevat yelpazeme binbir cesit pasta kremasi sikma aparati dahildi... Genellikle, yetenek ve damak tadi sahibi olmasina sukrettigimiz annemin de zaman zaman zibittigi olmuyor degildi.. Kofte kostumunde yarim kilo cekilmis kiyma ortasinda bir butun havuc ve yumurtayla sofrada hatirladigim dalyan kofte denemesi mesela, dusman basina bile diyemem, allah muhafaza...

Annemi, mantili, tiritli, sarmali, dolmali, bazlamali, gozlemeli ozhakiki ic anadolu mutfagindan alman pastali, paskalya corekli, zeytinli kekli alafranga tariflere yonelten sebepler neydi ve ne zaman ortaya cikti bilmiyorum. Icten gelme muessesesi olsa gerek. Beni asil sasirtan su yasimizda ve aramizdaki su kilometreye ragmen annemin bana hala telefonda ilk ogrendigi gunku heyecaniyla muhallebili kadayif tarifi verebiliyor olmasi...

Sunday, July 25, 2010

i love snorkel


bilirkisi: su koya giderseniz, kaplumbaga, yengec, denizyildizi, yilan ve hatta elektrik baligi(?) gorebilirsiniz.
maceraci tatilci: yasasin, super, hemen gidiyoruz.
snorkel ve palet kusanmis tirsik tatilcinin su altindaki ic sesi: 'allam lutfen hicbisey gormeyiz insallah'.

Saturday, July 17, 2010

Wednesday, July 07, 2010

film kusagindan secmeler

evin birkac sokak otesinde, sagli sollu dukkan kafe barlarin dizildigi bir caddenin sonunda, bagimsiz filmleri, festival secmelerini, sinema sanatinin bazen en tepesini bazen de ta dibini izleyebildigimiz kucuk bir sinema var. hava sartlari elverdigi surece, aksam yuruyuslerimizin son duragi, sinemanin her hangi bir salonunda gosterilen, ismini duymadigimiz bir filmi oluveriyor. gecmis zamanlarda, kore sinemasinin nadide parcalariyla tanisma firsatini da yine bu sinema da yakalamistik. son zamanlarda izledigim bir kac filme dair notlar dusmenin vakti olabilir.
not: spoyler icerebilir, PG13 de olabilir.



I am love (io sono l'amore)
Basrolu,ET'nin halakizi Tilda Swinton'un sol memeucuyla paylastigi bu guzide filmin fragmanini, bir baska film oncesi izledigimizde umduklarimizin, film esnasinda bulduklarimizla pek alakasi yoktu. Hikaye, Milan'da, tarz dosenmis (art-deco imis) satolarinda yasarken paraya para demeyen bir ailenin yemek davetiyle basliyordi. Ailenin, paraya 'para' dememesinin muhtemel sebebi Italyan olmalariydi. Neyse, iste bu aksam yemegi vesilesiyle ailede kim kimdir filan ogrendikten sonra, tam, evin haniminin aslinda yasadigi hayattan bunaliyor oldugu hissine kapilmistik ki hanimin oglu Edvardo'nun arkadasi Antonyo elinde pastasiyla cikageldi. Satonun kapisini caldigi anda Antonyo'nun ilerleyen dakikalarda pisirip yiyecegi haltlari aklinin ucundan zerre gecirmeyen ben, hikayenin hangi ara Italya'nin dogal yasamina deginecegini merak ediyordum ki, yanimda oturan sahsin 'hah, tokmakci geldi' ibaresiyle irkildim. ne alakasi var demeye kalmadan davetsiz misafir Antonyo, Italyan ailemiz Ricci'lerin anasini belledi, koskoca aileyi yedi bitirdi devirdi. Film aslinda guzeldi ama sonunda bitti mi bitmedi mi anlayamadik. hatta biz, bitis jenerigiyle, Antonyo'ya hayatta arkamizi donmememiz gerektigini tartisirken, sinemadan cikan bir kisim seyirci geri dondu. Neyseki gidip gelen sonda kayda deger bisi yoktu.

Cyrus
Komik. Kasmadan, kastirmadan komik.

The girl with the dragon tattoo (Man som hattar kvinnor)
Hayatimda hic Isvecce bir film izlememistim. Insan bi'tuhaf oluyor. Ayni hissi kitaplari okurken de yasamistim. Ikea'da dolanip mobilya isimlerini okuyormusum gibiydi. Wennerstom, koskoca finans patronundan cok uclu salon kanepesi adi gibiydi. Baslarda, belki, oncesinde mukemel kitap uclusunu okumamis olsaydim, filmi guzel bulabilirdim diye dusunuyordum. Sonra vaz gectim. Kitaptaki tum disileri elden geciren karizma Blomkvist'i Ilyas Salman mavi lens takarak canlandirmis. Soz konusu kitaptaki disilerin tamami enkaz. Salander desen o da bir garip tipsizlik abidesi. Alt yazi okumaktan tiplere kimse dikkat etmez mantigiyla secilmis bir cast belli ki. Ivedilikle GeorgeKuluni ya da Jamesbond'lu Holivud versiyonunu bekliyoruz.

Winter's bone
Hani ucakla bir sehre inerken ya da kalkistan kisa sure sonra, fazla yukselmeden altimizda, tek tuk dokuk evler goruruz ya. Iste o evlerde yasayan Amerikali beyaz yerliler arasinda geciyor bu film. Yerliler, zira konustuklari Ingilizce'nin sadece dortte birini anlayabildim film boyunca. Ne dedi, neymis, noldu sorularima, ben de anlamadim, ne biliyim, gorucez tarzi cevaplar aldim. Buna ragmen film cok guzeldi. Basrol kizina Oskari verdim gitti.

Get him to the Greek
Sanatla kavrulan beyni sulamak lazim yer yer. Acayip komik. Forgetting Sarah Marshal'daki adami tutanlar (Russel Brand) icin birebir. Ay bi gulduk bi gulduk.

Toy Story 3
Eglenceli demek ne kelime. Koptum gittim.

bitmedi ama Antonyo aradi, corba yapmis aksam gelin diyo..

Friday, July 02, 2010

uzunc

ac cocuklar icin kurtaraydin bir tanesini be Kingston Faruk! git bi cay koy Gana. artik kalbimiz sadece Arjantin'de.

Thursday, July 01, 2010

so what

bazen insan, sirf (tatli) cani istedi diye, uykusu devam ederken kalkip mutfaga gittikten sonra dolabin icine bos bos bakip yiycek (tatli) bi'sey bulamadigi icin geri donerek yatagin altinda uyumaya devam eden bir copmadam cizebilir. keyfin kahyasi isterse. aslinda keyfin Katyasi olsa, yatmadan ilik sut getirse filan, daha iyi.