Tuesday, June 29, 2010

sezon finali

ben biraz yokum. bir yere gittigim yok da yine icime kactim. ne zaman bloga bu notu dussem, fazla uzaklasamadan sular seller gibi yazasimin geldigi de gercek. cizmeyi ozledim. artik kismet.

Friday, June 25, 2010

15 Haziran 2010

sevgili gunluk,
bugun basima gelen ve henuz etkileri gecmeyen cok dehsetli bir animi paylasmak istiyorum seninle. neden evin butun panjurlari kapali diye sormak isteyebilirsin diye. sen de bilirsin ki, icinde yasadigimiz tursucuk evde ne camasir makinasi olmamasina, ne binucyuz yillik tesisata, ne elektrikler kesilince sifonun bile calismamasina, ne de minicik mutfaga takarim kafayi ben. neden? cunku gunes var evin icinde. hem de her yerinde. banyoda bile. varsin evin tek odasi olsun. gun isigi alan, beyaza boyanmis, kocaman pencereli ve sabun kokan bir banyoda bence uyunabilir de, gerektiginde. iste boylesine neseli bir banyoya bu sabah erken saatte adim attigimda, ayni ortamda az sonra yasanacak dehsetli anlari dusunmemistim bile. zaten kim 14uncu kattaki tuvaletinin penceresinde, az daha, burun buruna gelmeyi akil edebilir ki cam silicilerle?

verilmis sadakam sayesinde tuvalet penceresi yerine ayni cephenin yarim metre sagindaki yatak odasi penceresine iniveren cam siliciler, once ipleri sonra tezgahlari ve akabinde kendileriyle kocaman pencerede tikirdayarak endam etmeden sadece bir kac saniye once kendimi once dus perdesine sarip sonra camsiz koridora nasil attigimi hatirladikca fenalasiyorum sevgili gunluk.
ayin 14unde halledilecek isi, ertesi gune erteledigini duyurmaya gerek gormeyen apartman yonetimine de, ayin 14unde camlarini kapatip butun gun disarda fildir gezdikten sonra camlara bakip bakip e bisey degismemiski yorumuyla adamlarin yaptigi ise bok atan kendime de sinirliyim. panjurlari yeniden korkusuzca acabilmek konusunda cok endiseliyim.
hadi optm,

PS: firdevshanimcigima bunu yapmayacaktiniz senarist efendiler. dizideki yegane akli selim ve yanip donmeyen karakterin basina gelene bak. pif!

Sunday, June 20, 2010

bahti kara Ankara


'Ankara kedisinin kendine has mavi ve kehribar sarısı gözlerinin, şehrimizin genç ve dinamik nüfusunu temsil eden bir yazı stilinin ve Türk misafirperverliğini simgelemesi açısından da tebessümün kullanılması hedeflenmektedir', buyurmus komisyon sozcusu. Hadi cizerken el yerine baska yer kullandiniz, bari onaylarken goz/izan kullanaydiniz. Sahti, sahbaz oldu.

kedi, dinamizm ve tebessum birlikteligiyle alakali diger yayinlar icin:

Thursday, June 17, 2010

kedi

Sikago paws'in (barinak) en pic yavru kedisi Mortimer, tamam desem ayni gun evde olacaktin ama goze alamadim. bu kadar gocebe bir hayatin neresinde yasayacaktin? bir gun, kokleri sudan cikarip topraga dikersek, senin kadar zevzegini bulur muyuz bilmem.. ama o gunler geldiginde ben de bu evi hayvanat bahcesine cevirmezsem.

Tuesday, June 15, 2010

Romantizmin Ro'su


Yuzuklerimiz Turkiye'ye giderken yanimizdaydi. Nişan'in hangi tarihi gunde olacagini kestiremedigimizden, iclerine sadece isimlerimizi yazdirabildik. Isimlerin yaninda uretici firmanin tarihi yazili, 1999. Kaba hesapla 98'de tanisip 99'da cikmaya basladigimizi dusunursek, yuzuk icyuzeyini kalabaliklastirmanin alemi kalmaz, dedik. Hepimizin ne oldugunu bilen bilir.

Nişan elbisem icin tam olarak sekizbinbesyuzyirmiki magaza dolastim, dolastirdim. Giydim cikardim, cileden cikardim. Daha cok bakardim da kuşlu bir elbise cikti karsima sonra. Ilk goruste buldugumu anladim. Bilen bilir, şuursuz bakan kuşlara dayanamam.

Nişan cicegi icin boşaltip parlattigim vazo elimde kaldi. Damatgiller kendinden vazolu cicekle geldi. Cicegin koşesine elbisemin desenindeki kuşun aynisindan ilismisti.

En cok zamani kozlenmis kirmizi biber rulosuna sarili peynirli aperatifin beline yesil sogan baglarken kaybettim. Nisan'dan onceki aksam saat gece 1 civarinda onyedinci ve son biberi belinden kavramis yesil sogana gemici dugumu atmaktaydim. Ozenime nispet sardigim onyedi biber boyunca sayisiz kere sorgulandim, taslandim, gereksiz isler yapmakla suclandim ancak ilk bosalan tabak biberinkiydi ve sadece masaya ilk yaklasan sansli onyedi kisi tadina bakabildi.

Evin kalabalikligi sansli tesadufler haricinde yanyana dizilip fotograf cektirmeye elvermedi. En ve tek sabit mevki anneanne-dedegillerinki oldugundan olay gununden birlikte tek kare fotomuz yok.

Cicekleri kuruttum, kusu cebimde, tepsiyi bavulda Amerika'ya getirdim.

Tam bir yil sonra, 28 Aralik 2009'da, sevgili kocama, bugun nisan yildonumu biliyor musun, dedim. iki kasi hayretle havaya kalkarken iki yana acilan ellerinin avuciclerini de yukari cevirip, su romantik cumleyi kisisel tarihimize altin harflerle naksetti:
"Onu da mi kutliycaz??".

Sunday, June 13, 2010

anne sozu dinle

ulusal anneler birliginin, cocugu laf dinleyecek kivama gelen her anneye bir sekilde iletip, omru boyunca siklikla kullanacagina dair and icirdigi listeyi yayinliyorum.

1. nerde biraktiysan ordadir
degildir efendim. evrensel temizlikciler birliginin karariyla esyalari kafasina gore yerlestirmeyi emir bilen temizlikci ellemediyse bile mutlak bir elleyeni olmustur onun. kaldi ki nerede biraktigimi hatirliyor olsam neden sorayim?

2. yatinca gelir
yok yea! aksi gibi zorlayinca kaciyor uyku. giymissin pijoyu, disler fircali, yorgani cekmissin bogazina, uyku yok. uykuya bu kadar sartlanmisken uyuyamamak insani nasil cildirtiyor haberin var mi ey ebeveyn? anadolu lisesi sinavindan onceki gece yatagimda piskopat gibi fir dondugumu hatirlarim bazen. bizimkiler icerde harala gurele ben yatakta. onlara mi sinir olsam uyku mu kovalasam. cok sukur ki artik insanlar bebelerini allahin emri gibi erkenden uyumaya zorlamiyor. zorluyor mu yoksa?

3. naparsan yap!
kisisel favorim bu. yapma de. gitme de. yok de. olmaz de. ama bunu deme be kadin. bu laf isitildigi halde yapilmaya devam eden bir isin insana yukledigi vicdan azabini kelimelerle anlatamam ki..

4. x'i birak, evde y var
o bahsi gecen x ve y birbirinden o kadar bagimsiz seylerdir ki siz ikisi arasindaki iliskiyi kurana kadar x satilan/alinan/verilen yerden/konudan uzaklasmis olursunuz. cumlecik bir nevi dikkat dagitma molotofudur, alginizin ortasinda patlar, zaten o saatten sonra elde kalan evdeki y'dir.

5. (5200 km uzaktan telefonda) agladin mi sen?
cevap ekseriye, yok yeni kalktimdir. ikna olmadiysa gun icinde rastgele sorti telefon atislariyla ses rengini yoklar. iste boyle zamanlarda 5200 km uzakta olmak insana acayip koyar. bilirim ki, caktirdigim tek damlayi 5200'le carpip, kendini o golde bogar. halbusu yaninda olsam akitip sakladigim gozyaslarina cay demleriz. icerken de sebekligime guleriz.

6. allah ne verdiyse.
yemekte ne var sorusunun cevabidir bu. allahin verdigine itirazim yok ki arkadas, ne verdi onu soruyorum. usteledigin halde cevap tekrarlaniyorsa bil ki dilinen telaffuzu sevimsiz bir sey var. kofte pattis olsa niye soylemesin ki? seni kucuk cingoz.

7. aksam yatmayi sabah kalkmayi bilmiyorsun.
dogru tespit. alti yil gittigim universitenin beni alistirdigi duzene ben annemi alistiramadim. gecenin belirsiz saatlerinde babamla donusumlu olarak kapimda belirip tek gozle 'aaa daha yatmadin mi sen?'sasirislarini sevdim ama sabah erkenden kurulan kahvalti sofrasina istirak etmedigim icin gonul koymalara kizdim. bi uyutmadiniz olm.

8. anne olunca anlarsin
kuvvetle muhtemel.

9. odani topla
bu ugurda ben, tembih edildim, tesvik edildim, tehdit edildim. sozler verdim, sitemler dinledim. bir kulagimdan kac kere girdiyse digerinden de tam o kadar kere cikan soz kalibinin problemi, kisiye gore goreceli olmasindan degil de ne? karmasikligin icindeki hayati duzeni goremeyen gozlerin sahibine laf anlatmak nafile.

10. sinirimden guluyorum.
iste bu ruh hali dikkat, ozveri ve deneyim ister. siniri asiri gergin annenin ustune ustune gidilirse kayis kopar ve geri donusu mumkunsuz olumsuzluklara yelken acilir. oysaki ortaligi yavas yavas, sirinlik, sempati ve tatli dille karistiranlar sinirinden gulen anneyi uc vakitten kisa zamanda pembe pamik helvaya cevirebilir. zaten sonrasi tadindan yenmez.

11. iki gun bakacaksin sonra bana kalacak.
evde gecirdigim yirmidort senenin en az yirmisinde sayisiz kere kurdugum, 'ancim, kedi/kus/kaplumbaga/hemstir/civciv/kopek/tavsan alalim mi?' cumlesine karsilik olarak hazirlanan bu laf, ekseriye emrivaki metoduyla kasimpasaya gonderilir. onerme dogru mu dogru. kedi ve kopek haric hepsini eve doldurdum evet. hayvunlarin hepsini yer yer benden fazla sevip bagrina bastigin icin ben de arkadaslarimla sadece sevgi ve ilgimi paylasiyorduysam nolmus?

biliyorum biliyorum, geliyo terlik...

Thursday, June 10, 2010

çipçilek


ciftci pazarina minik, kirmizi, mis kokulu cilekler yagdigindan beri, bir cilek agzima bir cilek recel tenceresine, bir cilek agzima bir cilek buzluk posetine, bir cilek agzima bir cilek sos kabina, bir cilek agzima bir cilek dondurma kabina... visne cikana kadar allerjiden olmezsem yasasin bana.

Tuesday, June 08, 2010

Seyir defterimden: PortoRiko II

NewYork'dan, dort bucuk saatlik yolculuk sonrasi, aksam vakti San Juan havaalanina iniyoruz. ucak piste tutununca kabinden yukselen alkis cok tanidik. disari ciktigimiz anda kemiklerimiz isiniyor, hava yuzbin derece. nem orani asmis. hohlasan yagmur tepene inecek. San Juan, Porto Riko'nun baskenti. biz bir yillik evliyiz. iki gunde cok is basarmak niyetindeyiz.. taksimetre yok. burasi 10, orasi 12, ilerisi 14 dolar. zaten butun sehir kabaet kadar.. otelin onunde bir kalabalik curcuna. alt katta mezuniyet, ust katta magazin basini partisi varmis. heryer bronz tenli full aksesuar tas gibi disi. gecenin kapanis cumlesi:
-o iki gozu oyup eline veririm lazim oldukca takip bakarsin!
Ertesi sabah plan, komsu sehir Fajardo'dan feribotla Vieques adasina gecmek. Komsu sehre fix taksi tarifesi 80 dolar. Haftasonu sebebiyle kusa donmus feribot saatleri ve yolda gececek zamana istinaden, yerel havalimanindan adaya direk ucmaya karar veriyoruz ki fiyat neredeyse taksiyle ayni..Ucagin bekledigimden de kucuk olabilecegini ucus kartini gorevliden alirken hissediyorum zira ortamda supersonik bir lakaytlik soz konusu.. Rollercoaster'dan, pirpirli ucaktan ve ic organlarimi serbest dusurecek herhangi bir olusumdan hic haz etmedigim icin fazlaca tedirginim. Kisa bekleme sonrasi Gate'deki gorevli bizi pilotla tanistiriyor ve bizden baska yolcu olmadigini ogreniyoruz.. Pilotcan onde biz arkada piste cikip ucaga dogru yuruyoruz. Bu mu, o mu, su mu diye bakindigim ucaklari bir bir gecip minik otesi bir ucagin onunde duruyoruz. Pilotcanin iste bu dedigi kagittan katlanmis hissi veren tasitin bir uzaktan kumandasi olabilecegini dusunuyorum..

Yedi kisilik ucakta iki kisiyiz, bir de pilot uc. Kapiyi disaridan birisi kapatirken, kalkisa hazirlik olarak pilot da sol kolunu disari sarkittigi cami kapatiyor. Madem biz bizeyiz alcaktan ucalim, diyor. Cok guzel olur derken icimden kucuk capli bir hatim indiriyorum. Pistin basina suzulup bir cirpida havalaniyoruz. Kalkis bekledigimden kolay oldu ama ya inis? Dusunme asagi bak, diyor icim, soz dinliyorum. Manzara muhtesem. Kucuk sevimli adaciklarin ustunden gecerken pilot yari beline kadar arkasina donup, kamerani hazirla, diyor. Ve hatta daha iyi gormemizi istegi yerlerin ustunde ucagi saga, sola yatiriyor..! Kalbim agzimda, agzim da kulaklarimda. 20 dakika nasil geciyor anlayamadan irice bir ada asagida karsimizda beliriyor ama hala inis belirtisi yok. derken, pilotcan en az 45 dereceyle burnu asagi salip inise geciyor. bismillah diyemeden piste konuyoruz. kalkistan bile kolay. hoplama ziplama olmadan. hemen alkisi basiyorum..

Vieques minicik bir ada. etrafta yabani atlar oldugunu ogrendigimde holivudvari yele salinimiyla sahilde kostuklarini hayal etmistim. oysa ki bunlarin bildigin inekten farki yok. kafalari hep yesillikte ve durmadan duruyorlar. her yerde.. atlardan baska adada cok samimi insanlar var. havanin, yesilligin ve turkuaz denizin sakinligi ustlerine sinmis sakin ve neseli insanlar. iki sehirden biri kuzeyde (Isabel II) digeri guneyde (Esperanza) ve aralarindaki mesafe arabayla 10 dakika. Esperanza'nin tek tuk dukkanlarindan birinde muhabbete daldigim teyze, okumaya usenecegimi bildigimden almadan geldigim kitaplardaki bilgiyi 15 dakikada ozet geciveriyor. hangi plaji en cok seviyor, nasil gidilir, ne yenir ne icilir ve kac korumali gunes kremi (80) almamiz lazim filan hepsini ogreniyorum. zaten avuc ici kadar bolge soz konusu. adanin dogusunda kimse pek ne oldugunu bilmiyor, askeri bolge, denemeler yapildigi konusunda soylenti var ama ne yol ne de giris izni var. geri kalan sahil deniz, plaj, koy, orman, yesil, mavi.. birilerinin etrafin renk ayariyla (saturation) oynamis oldugu hissini donene kadar koruyorum. tabi insan istiyor ki bir hatch bulsun, iki uc otherse denk gelsin bilemedin bir tapinak, isikli magara filan bulsun ama yok. belki de hersey nasip kismet.

Son olabilir. ama olmayabilir de.

Monday, June 07, 2010

bisiklet sezonu

bisiklete bindim, TraderJoe'ya gidiyorum. bir ekmek bir sut bir de cikolata alacagim. kaldirim, okuldan cikan veletlerle dolu. bisiklet yolunun bittigi yerde mecburen, akan trafige dahil oldum. saga donus seridinin solunda caddenin ortasina dogru bir yerdeyken kirmizi yandi, duran trafigin en onunde kaldim. isik yesile dondu. sag ayagimla basmaya hazir pozisyona kaldirdigim sag pedala yuklendigim anda kapri esofmanin sag pacasi zincir carkina sikisti. pedala var gucumle asilmis bulundugumdan, pedal tur attiginda sag pacam da disli carklarda bir tam turu coktan atmis sayildi. sag bacagim bisiklete yapisik, pedal donemez vaziyette yolun ortasinda kaldik. ben diyeyim mal gorenler desin hiyar gibi. epey bir muddet pacami kurtarmaya cabaladiktan sonra arkamda beklesen trafikte kimseden korna ya da kufur duymamis olmamin ezikligiyle, bisikletle bir butun halindeki kendimin yonunu kaldirima cevirdim ve sag pedala bir kez daha yuklendim. pacamla birlikte ikinci turu atan zincir carki esortmanimi belden asagi zorlamaya basladigi anda duruma dizden mudahalede bulundum. caaarrtt sesi esliginde diz bende paca bisiklette kaldi. pedal bosaldi, ben kaldirima ciktim. asili kalan paca parcalarini bisikletten kurtarirken etrafta iki buklum gulenlere hic aldirmadim.

Friday, June 04, 2010

nutella kahverengisi

mutlulugun resmi cizilemeyebilir ama mutsuzlugun resmi cekilebilir..

Wednesday, June 02, 2010

Tuesday, June 01, 2010

kokulu korkular

mesela ben, cok onemli bir sirketin, insan kaymaklarindan sorunlu kadayif muduru olsam, basvuran adayin, omrunde hic, bozuk ve ici dolu bir buzdolabi bulma/koklama/temizleme deneyimi olup olmadigini ogrenmek isterim.. cunku ben, yalandan, yilandan ve yatakalticanavarindan korkmam, bozuk haliyle icerigini gunlerce muhafaza etme egilimindeki bir buzdolabindan ve onu bu haliyle tatil donusu girdigim evde bulmaktan korktugum kadar...
hic anlatmadigim baska korkularim da var.